Elektriğin enerji olarak kullanılması 1880’lerde başlamıştır. Daha önce 16. yüzyılın sonlarına doğru İngiliz William Gilbert,  Elektriği ciddi olarak incelemeye başlayan ilk bilim adamı olarak tarihe geçmiştir. Elektrik teriminin ilk kullanıcılarından biri olarak bilinen Gilbert, durgun yani statik elektrikle manyetizma arasındaki ilişki üzerinde yaptığı araştırmalar sonucun da, elektrik yüklerinin eksi ve artı olarak belirlenip adlandırılmasını gerçekleştirdi. Bazıları tarafından, William Gilbert  elektrik mühendisliğinin veya elektrik ve manyetizmanın mucidi olarak  kabul edilir. Ancak bu safhaya gelmeye zemin hazırlayan daha önce pek çok çalışmalar olmuştur.

1767 yılında Joseph Priestley, elektrik yüklerinin birbirlerini, aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak çektiklerini keşfetti.

1672 yılına kadar elektriğin icadı ile ilgili kayda değer bir gelişme olduğu söylenemez. 1672 yılında, Otto von Guericke adında bir bilim adamı, elini hızla dönen bir sülfür (kükürt) kürenin karşısına tutarak, daha güçlü elektrik üretti.

1729 yılında ise, Stephen Gray, bazı maddelerin (örneğin metaller) bir yerden başka bir yere elektrik ilettiklerini keşfetti. Bu tür maddeler “kondüktör-iletken” diye tanımlandılar. Cam,kükürt,amber,balmumu gibi diğer bazı maddelerde elektriği taşımıyor, bir yerden bir yere iletmiyorlardı. Bunlara genel olarak “yalıtkan” adı verildi.

Aynı doğrultuda son derece önemli bir başka adım, 1733 yılında Du Fay adında bir Fransızın negatif ve pozitif elektrik yüklerini bulması olmuştur. Du Fay, negatif ve pozitif şarjların (elektrik yüklerinin),iki ayrı tür elektrik olduğunu sanmıştı. Yine de, elektriğin gerçeğe en yakın tanımlamasını yapan Benjamin Franklin‘dir. Benjamin Franklin‘in fikrine göre, tabiattaki bütün maddelerin bünyesinde elektriksel bir akış vardı. Belirli iki madde arasındaki sürtünme, bu akıştan bir kısmının, miktar bakımından fazlalık meydana getirecek şekilde öteki maddeye geçmesine sebep oluyordu. Bugün, bu akışın negatif yüklü elektronlardan oluştuğunu söyleyebiliyoruz.

Sürtme ile meydana gelen statik yani durgun elektrikten başka, akan elektriğin bulunuşu İtalyan bilim adamı Alessandro Volta’nın 1800 yılında yaptığı deneylerle başlar. Alessandro Volta ilk elektrik pilini ve bundan da ilk elektrik akımını elde etmeyi başarmıştır.

1800’lerde İtalyan fizikçi Volta’nın yaptığı pil, fizikçi Hans Christian Orsted’in elektrik ve mağnetizma ile ilgili çalışmaları, elektrik akımının meydana getirdiği manyetik alanla ilgili fizikçi Fronçois Arago ve Ampére’in tesbitleri, mekanik enerjiyi elektrik enerjisine çeviren dinamoyu geliştiren Michael Faraday’ın incelemeleri bunların başlıcalarındandır.

Humphry Davy,  1808 de elektrik akımı taşıyan iki kömür elektrodu birbirinden ayırarak bir ark oluşturmayı başardı ve böylece elektriğin ışık ya da ısı enerjisine dönüşebileceğini gösterdi. 1820 yılında Hans Christian Orsted, içinden elektrik akımı geçen bir iletkenin yakınındaki bir mıknatıs iğnesinin saptığını  gözlemleyerek, elektrik akımının iletken çevresinde bir magnetik alan oluşturduğu sonucuna vardı

Fransız Hippolyte Pixli alternatif akım jeneratörünü yaptı. 1866’da Alman Weiner von Siemens’in jeneratörlerde mıknatıs yerine elektromıknatısı geliştirmesiyle yüksek güçte jeneratörlerin kullanılması sağlandı.

Daha sonra Amerikalı mucit ve sanayici George Westinghouse, Tesla’nın alternatif akım motorunu satın aldı ve geliştirdi. Westinghouse, Tesla ve diğerlerinin çalışmaları elektriğinin geleceğinin doğru akımdan ziyade Alternatif akımda olduğunu gösterdi.

1880’lerde Thomas Edison’un ampulü icadı ile elektrik enerjisi aydınlatmada kullanılmaya başlanmıştır.

Thomas Edison ‘un 1881’ de N.Teslanın desteği ile ilk elektrik üretim merkeziyle dağıtım  şebekesini New York’ta kurmasıyla, elektrik enerjisi yaygın olarak evlerde ve sanayide kullanılmaya başlamıştır.

Esasen 1900’lerin başında Sırp asıllı Amerikalı bilim adamı, mucit ve elektrik sihirbazı Nikola Tesla, ticari elektriğin doğuşuna önemli katkı sağladı. Edison ile birlikte çalıştı ve daha sonra elektromanyetizma alanında birçok devrimci gelişmeye katkıda bulundu. Alternatif akım (AC), AC motorları ve çok fazlı elektrik dağıtım sistemi ile ilgili yaptığı çalışmaları devrim niteliği taşımaktadır.

Elektriğin laboratuar duvarlarını aşıp sanayideki ve günlük yaşamdaki yerini alması süreci 19. yüzyılın ikinci yarısında başladı.  Zénobe-Théopline Gramme, elektrik enerjisinin havai hatlar aracılığıyla etkin bir biçimde  iletilebileceğini gösterdi. 

Thomas Edison ve Ampül’ün icadı serüveni

Ampulün icadı ile ilgili, esasen üç kişiden bahsetmek gerekiyor. Hiram MaximThomas Edison ve Joseph Swan. Herhalde tarih boyunca bu kadar işe yarar bir icat düşünülemez. Elektrik ampulünün icadı ve ticari olarak üretimi, Atlantik’in iki yakasında, aynı zaman dilimleri içerisinde, fakat ayrı yerlerde başlatıldı. ABD’nin New Jersey eyaleti, Menlo Park kentinde Thomas Edison, Newyork’ta Hiram Maxim ve İngiltere’nin Newcastle kentinden Joseph Swan, hemen hemen aynı günlerde ampul üretimine başladılar.

Ticari amaçla ilk üretilen ampuller, 1 Ekim 1880 günü Menlo Park’taki “Edison Lamp Works” adlı tesislerde yapıldı. Her ampul, üretim sırasında 200 ayrı işlemden geçiyordu. Üretim tamamen el emeğine dayalıydı ve bu nedenlerden dolayı perakende satış fiyatı da oldukça yüksekti. Ampullerin tanesi 2.5 dolardan piyasaya sunuldu. Zamanla talep arttı ve fiyatlar da düştü.

Elektriğin Ampulde kullanımı konusunda mucidliği idda edilenler, birden fazla olması dolaysıyl tarihi bir yaklaşımda bulunmak yararlı olacaktır.

Hiram Stevens Maxim ampulün icadı ile ilgili ilk başarılı çalışmaları yaptı. Hatta, 1870’lerin sonlarında New York’da Equitable Life Building binasına kendisinin icat ettiği ilk elektrik ampullerini taktı. Bununla birlikte, ampulü ilk icat eden kişinin kendisi olduğunu iddia ederek, Thomas Edison’la uzun süren patent anlaşmazlıkları ve davaları sürdü. Maxim akkor flamanlı ampulü ilk kendisinin bulduğunu, fakat Edison’un patent kanununu daha bilmesi sayesinde ilk patenti onun aldığını söylemiştir. Maxim, bir çalışanının Ampul icadı ile ilgili yanlışlıkla kendi adına patent başvurusu yaptığını anlattı. Edison’un bu paten başvurusundaki açıklamaların hatalı olduğunu kanıtlayarak buluşun kamusal mülkiyet haline gelmesini sağladığını belirtti. Ampulün kamusal icat olmasını sağlayan Edison, Ampulün gerçek mucidi Hiram Maxim’e herhangi bir hak ödemeden üretime geçti.

Sir Joseph Swanelektrik ampulünü ilk kez, 18 Aralık 1878’de, Newcastle’da Tyne Derneği’nde yaptı. Konuşması sırasında dinleyicilerine gösterdiği ampul, daha önce laboratuvarda yapılan deneyde fazla akım verildiği için yandığından, kendisini dinleyenler, ampulün nasıl ışık verdiğini göremediler.

18 Ocak 1879’da Sunderland’de verdiği ikinci konferansta, daha önceki ampulün aynısını dinleyicilerine ışık verirken gösterdi. Gerçi bu gösteri Edison’un ilk başarılı laboratuvar denemesinden 10 ay önce yapılmıştı ama, bu deneme pazarlanabilir elektrik ampulü ile gelişmelerin ilk aşamalarından biri olmaktan daha büyük bir iddia taşıyamaz. Ancak 1880’lerin başlarında Swan de, tıpkı Edison gibi, karbonize edilmiş pamuk ipliğinden filament kullanarak bir ampul yaptı. Ne var ki, onun ampulü, Edison’unkinden biraz daha uzun ömürlüydü. 27 Kasım 1880’de buluşunun patentini aldı ve hemen ardından Swan ampullerinin üretimi başladı.

Bu arada Hubbell, çoğu elektrikli ürünler için olan en az 45 patent aldı. Çekme zincirli elektrik lambası prizini 1896’da ve en ünlü icadı olan ABD elektrik fişini 1904’te patentlendi. Hubbell, başından beri Büyük Britanya’da zaten kullanılan taşınabilir elektrikli cihazların rahatlığını ABD’ye getirdi. Hubbell,1916’da Avustralyalı regülatörlerin ve elektrikli aksesuar üreticilerinin, 1930’larda o ülke için standart olarak benimsediği üç kanatlı elektrik fişi için bir patent aldı.  Aynı zamanda Yeni Zelanda , Arjantin, Çin başta olmak üzere, pek çok ülkede, icadları kabul gördü . 

Google’den derleme

A.K