Bu iki mucid, gök yüzünde düşmanın durumunu gözetleyen pilotsuz uçağın (İnsansız Hava Aracı-İHA) keşfinde öncü rol olmuşlardır.*

ABD Deniz Kuvvetleri için çalışan bu mucitler, radyo kontrollü pilotsuz bir bombardıman uçağı olan Hewitt-Sperry Automatic Airplane‘i geliştirildikten sonra uçakta, otomatik pilot sisteminde; yön sabitleyici bir jiroskop, yükseklik kontrolü için bir barometre, radyo kontrollü kanat ve kuyruk parçaları ve mesafeyi ölçen mekanizma üzerinde çalışmaya başladılar. Amaç, bu sistemin önceden ayarlanmış bir rotaya göre uçağın uçmasını ve hedefe bomba atmasını sağlamaktı.

ABD donanması Hewitt ve Sperry’nin bu otomatik Uçak projesini desteklerken, bir yandanda ABD ordusu başka bir mucidi yani General Motors’un araştırma sorumlusu Charles Ketterling’i de, bir “hava torpido” projesi üzerinde çalışması için görevlendirdi. Projeye, Elmer Sperry ve Orville Wright (Uçağın Mucidi) danışman olarak getirildi. Bu işbirliği, önceden belirlenmiş bir hedefe doğru doğrudan bir bomba taşıyacak şekilde programlanmış bilgisayarlı, otomatik pilotlu çift kanatlı Ketterling Bug uçağının yapımı ile sonuçlandı.

1918’de Ketterling, başarılı bir deneme uçuşunu tamamladı; bu orduya, insansız uçakların üretimi için büyük bir cesaet verdi. Bununla birlikte, Ketterling uçağı da Automatic Airplane ile ayını kaderi paylaştı. Düşman topraklarına ulaşmadan önce sistemin arızalanabileceğinden endişe duyulduğu için savaşta kullanılmadılar. Ancak geri dönüp bakıldığında her iki uçak projesi de, günümüzdeki cruise füzelerinin öncülerinden olduğu için insansız hava araçlarının gelişiminde önemli rol oynadı.

1.Dünya savaşının ardından ABD bu çalışmaları, İngiliz Kraliyet Donanmasına devretmiştir. İngilizler radyo kontrollu uçaklar adı altında çalışmalara başlamışlardır. Ve bu süreç sonunda Haviland Tiger Moth adlı uçağın uzaktan kumanda edilen versiyonu olan DH.82B Queen Bee adlı insansız uçak prototipi üretilmiştir.

II. Dünya Savaşı döneminde de muharebe operasyonlarında insansız uçaklar kullanıldı. Özellikle, Nazi Almanyası’nın V-1 roketi olan AKA Buzz Bomb en yıkıcı olanı idi. Şehirlerdeki sivil hedefleri vurmak için tasarlanan “uçan bomba”, 150 kilometrelik mesafeye 2 tonluk savaş başlığını taşıyabiliyor, jiroskopik otopilot sistem tarafından kontrol ediliyordu. İlk olarak gemi füzesi olarak 10.000 sivilin ölümüne ve 28.000 civarında kişinin yaralanmasına yol açtı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD askeri birlikleri, keşif görevleri için İHA ları yeniden kullanıma sokmaya başladı. 1951’de 60.000 fit yüksekliğe ulaşırken iki saatliğine havada kalma kabiliyeti olan Ryan Firebee I,  ilk insansız hava araçları arasında yer aldı. Ryan Firebee’yi bir keşif platformu haline getirmek için, her ikisi de Vietnam savaşı boyunca yaygın biçimde kullanılan Model 147 Fire Fly ve Lightning Bug uçakları kullanıldı. Soğuk savaş döneminde ABD ordusu odak noktasını casus uçakların geliştirilmesine çevirdi. Bunun önemli bir örneği Mach 4 Lockheed D-21’dir.

Silahlı insansız hava araçları (güdümlü füzeler değil) kavramı 21. yüzyılın başlarına kadar yeterince ele alınmadı. General Atomics tarafından üretilen silahlı İHA tanımına en uygun aday Predator RQ-1, 1994 de  400 deniz mili mesafesinde seyir yapabilen ve 14 saat süreyle havada kalabilen bir keşif aracı olarak test edildi ve hizmete sokuldu. Daha etkileyici olan özelliği ise, uydu bağlantısı üzerinden binlerce kilometre uzaktan kontrol edilebiliyor olmasıydı.

Modern savaşlarda, pilotsuz uçak ve helikopterler yani İnsansız Hava Araçları kilit rol oynuyor. Sessizce düşmana yaklaşıp özel kamera sistemiyle istihbarat bilgilerini kilometrelerce uzaktaki komuta merkezine aktarıyor. Operasyona yön veriyor. Riskler azaltılıyor.
Bugün insansız hava aracı teknolojisi o kadar gelişmiş ki, Amerikan kuvvetlerinin Irak’ta, Afganistan’da uçan pilotsuz uçakları ABD’deki merkezlerden kontrol ediliyor. Pilotları bu bölgelere gitmeden adeta evlerinden uçuruyor.
Daha ileri seviyedeki Predator, Reaper gibi insansız uçaklar ise düşmanı tespit ettikten sonra taşıdığı lazer güdümlü bombalar ve füzelerle atış gerçekleştirebiliyor.

Teknolojinin hızla gelişmesi nedeniyle İHA kullanıcıları arasında Türk Hava Kuvvetleri’nin de olacağı ve en son seri olarak imal edilen F-35 gibi uçakların artık “son pilotlu savaş uçağı” nın olacağı ve pilotlu uçakların yerini İHA ve SİHA’ların alacağı belirtilmekte.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde İHA ve SİHA kullanımı

2014 itibarıyla Türkiye’de İHA ile ilgili yerli yatırımlar sonuç vermiş olup, teknolojisiyle, yazılımıyla tamamen Türk mühendislerinin eseri olan İHA ve SİHA’lar ın seri üretimine geçilmiştir. Kİ bunlar; TSK envaterine girmiş olup, başarıyla hava operasyonlarında kullanılmaktadır. Bu İHA ve SİHA’lar, Kale-Baykar Makine ortak yapımı en uzun menzilli (havada en fazla süre kalan) ve en yüksek irtifada uçabilen hava araçları olup, dünyanın en büyük teknoloji gruplarıyla yarışır durumdadır.

Her ne kadar İHA’yı keşfeden olunmasa da, İHA’ları en işlevli hale getiren, dünyada en yüksek irtifada uçabilen, çok yüksek çzünürlüğü haiz ve tonajı en yüksek olan, her türlü harp başlıgını kullanabilecek kapasitede İnsansız hava Araçları Türkiye’de de üretilmektedir.

*19.Y.y’ın sonlarına doğru Nikola Tesla uzaktan kumanda ile kontrol edilebilen sistemler hakkında çalışmalar yapmaya başlamıştır ve 1898 yılında “Gemilerin veya vasıtaların hareket mekanizmasının kontrolü metodu ve aparatı” adlı patenti almıştır. Patenti sunduktan yaklaşık üç ay sonra, dünyaya böyle bir teknolojinin nasıl işleyebileceğine dair bir sunum yaptı. Madison Square Garden’da düzenlenen yıllık Elektrik Fuarında katılımcılar Tesla’nın, bir havuz boyunca oyuncak bir gemiye manevra yaptırmak için radyo sinyalleri ileten bir kontrol kutusunu kullandığını şaşkınlıka izlediler. O günlerde radyo dalgaları teknolojisi ile deney yapan bir avuç mucitin dışında, az sayıda insan radyo dalgalarının varlığından haberdardı. Bu çalışmayla beraber insanların akıllarında uzaktan kontrol sistemleri ile alakalı birçok fikir yer edinmeye başlamıştır ve onlardan biri şudur: “ Savaşta veya cephede karşıt tarafın ne yaptığını izleyen uçan bir fotoğraf makinesi ”. Bu fikirle beraber ilk drone’un temelleri atılmıştır. Yine 1898 yılında İspanyol-Amerika savaşı sırasında ABD ordusu karşıt cepheye fotoğraf makinesine bağlı bir uçurtma göndermiştir, hatta Avusturya 1849 yılında Venedik cephesinde patlayıcı madde bağlı uçurtma kullanmıştır. Yani o yıllarda İHA’ların günümüzdeki kullanım alanları insanların kafalarında fikir olarak yer edinebilmiştir.

Google’den derleme

A.K