Albert Einstein ve Atom Enerjisinin Keşfi ile Atom Bombasının icadı
Bir fizikçi ve matematikçi olarak Einstein, Nikola Tesla ya da Alexander Graham Bell gibi bir icatçı değildir, fakat onun Genel Görelilik Kuramı zaman kavramına, uzaya, maddeye, enerjiye ve yer çekimine yeni bakış açıları kazandırmıştır. Çalışmaları atomik enerjinin kontrolü, uzayın keşfi ve ışık uygulamaları gibi önemli ilerlemelerin ilham kaynağı olmuştur.
Zurich Teknoloji Enstitüsü’nde işe başlayan Einstein, 1905 yılında henüz 26 yaşında iken doktorasını almıştır. Bu yılda, ezberleri bozan 5 adet bilimsel makale yayınlamıştır. İlk makalesi kendisine doktora ünvanını kazandırmıştır. Aşağıda belirtilen diğer 4 makalesindeki konseptler ise evreni kavrayışımızın değişmesine yardımcı olmuştur.
Einstein, bu makaleleriyle çağ atlatacak ilmi ve teknolojik gelişmelerin olmasında büyük rolü olmuştur.
Söz konusu makale konuları şöylece özetlenebilir.
Brown hareketi ya da su ve gazlarda bulunan mikroskobik parçacıkların zikzak hareketi. Einstein’in bulguları atom ve moleküllerin varlığını kanıtlamaya yardımcı olmuştur.
Işığın Kuantum Teorisi; Einstein, ışığın bazı parçacık özelliği ve dalga özelliği gösteren quanta ve fotonlar denilen ayrı enerji paketlerinden oluştuğunu ileri sürmüştür. Ayrıca, ışığın çarptığı katı yüzeyle elektron salınımı yapmak olarak ifade edilen “fotoelektrik etki”yi açıklamıştır. Televizyonlar, Einstein’in ışık teorisinin pratik uygulamalarından birisidir.
Genel Görelilik Kuramı, Einstein, ışık hızının sabit kalması ve evren kanunlarının aynı kalması durumunda zaman ve hareketin ilişkili olduğunu açıklamıştır.
Kütle ve Enerji Arasındaki İlişki, Dördüncü makalesi; ünlü E = mc2 denklemi ile kütle ve enerji arasındaki ilişkiyi izah etmiştir. Bu formül maddenin küçük bir parçacığının çok büyük bir enerji içerdiğini gösteriyor. Öte yandan Nükleer Enerji’nin-bugün hala doğru kullanımını öğrenemeyen insanların elinde dünyaya hükmetme aracı olarak kullanılan-temellerini oluşturmuştur. Ki bu formul, Atom bombasının keşfini sağlayan formüldür.
Einstein, yaşamının ilk yıllarını Münih‘te geçirdi. Lise eğitimini ve yüksek eğitimini İsviçre‘de tamamladı; fakat bir üniversitede iş bulmada yaşadığı zorluklar nedeniyle İsviçre‘de bir patent ofisinde müfettiş olarak çalışmaya başladı.
Patent ofisinde işinin büyük kısmı elektrik sinyallerinin aktarımı ve elektriksel-mekanik zaman eşgüdümü ile ilgili sorular hakkındaydı. İki teknik soru hakkında yaptığı düşünce deneyleri, Einstein’ın ışığın doğası ile zaman, uzay ve zamanın ilişkisi hakkında radikal sonuçlara varmasını sağlamıştır.
1909’da patent ofisindeki işinden ayrılmış ve Zürih Üniversitesi‘nde kuramsal fizik profesörü olmuştur.
Albert Einstein, özel görelilik ve genel görelilik kuramları ile iki yüzyıldır Newton mekaniğinin hakim olduğu uzay anlayışında bir devrim yaratmıştır. Sadece matematik hesaplamalar ve denklemler ile oluşturduğu kuramları sonradan deneysel olarak defalarca doğrulanmıştır. E = mc2 denklemi ile formüle ettiği kütle-enerji eşdeğerliği yıldızların nasıl enerji oluşturduğuna açıklama getirmiş ve nükleer teknolojinin önünü açmıştır. Fotoelektrik etki ve Brown hareketine getirdiği matematiksel açıklamalar, modern fiziğe diğer katkıları arasındadır.
1914 yılında Max Planck‘ın kişisel ricası ile Almanya’ya geri dönmüş. 1921 yılında fotoelektrik etki üzerine çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü‘ne layık görülmüştür. Nazi Partisi‘nin iktidara yükselişi nedeniyle 1933’te Almanya’yı terk edip, Amerika Birleşik Devletleri‘ne yerleşmiştir. Ömrünün geri kalanını geçirdiği New Jersey eyaletinin Princeton ilçesinde ölmüştür.
Ömrünün büyük bir kısmını bütün kuramları birleştiren bir birleşik alan kuramı yaratmaya çalışarak geçirmiş ama bu çabaları sonuçsuz kalmıştır. Einstein kuantum mekaniğinin bazı sonuçlarına, özellikle belirsizlik ilkesine oldukça şüpheci yaklaşmış fakat bu yaklaşımlar ileride geniş kabul görmüştür.
Einstein, hayatı boyunca 300’den fazla bilimsel makale yayımlamıştır, ayrıca 150’den fazla bilim dışı çalışmaları da olmuştur. Başarıları ve eserleri nedeniyle Einstein sözcüğü, “dahi” ile eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Einstein, Her ne kadar teorik fizikçi olarak tanınsa da, keşfettiği atom enerjisi formülüne göre içinde bulunduğu ekibin atom bombası denemesini başarıyla tamamlamasında önemli katkısınin olmasi dolaysıyla tarihe geçmiştir. Atom bombasının keşfi esasen atom çağını başlatmıştır, denilebilir.
Atom bombası fiziksel olarak ilk defa 1911 yılında denenmiştir. Ancak atom bombasının yıkıcı gücü ancak 1930’lu yılların sonuna doğru anlaşılmıştır. Atom enerjisinin silahlarda kullanılabileceğini öngören Albert Einstein, Leo Szilard, Edward Teller, Eugene Wigner’den ibaret bir grup bilim adamı ile birlikte ABD basakanina mektup yazmış ve mektupta Nazi Almanya’sının atom bombası araştırmaları yaptığını ve Amerikan hükümetinin uranyum araştırmaları ve zincir reaksiyonları ile ilgili araştırmalar yapmasını tavsiye eetmiştir.
Bu mektubu oldukça ciddiye alan dönemin başkanı Roosevelt, Einstein ve diğer bilim adamlarını “NAZİ ALMANYA’SINI ATOM BOMBASI KULLANMAKTAN ÇEKİNDİRECEK” şekilde atom bombası üretmeleri fakat bunu kullanmayacaklarını sadece bir gözdağı niteliğinde bulunduracaklarını belirtmiştir. Bunun üzerine daha önce atom bombası projesi ile ilgili denemeleri yürüten Oppenheimer yönetiminde Einstein’in içinde olduğu bir ekiple Atom bombası üretme projesi hayata gecirilmistir.
Einstein, yapılacak atom bombasının kullanılmaması şartıyla bu projeye katılmıştır. Bu ekip, 1945 yılında Los Alamos, Meksika’da Prof. Dr. Oppenheimer kontrolünde saf Uranyum ve Plutonyum’dan 50 şer kg’lık bomba üretmiştir.
Ardından atom bombasının kullanılmayacağı sözünü veren ABD Başkanı Roosevelt ölüp yerine Truman geçince Japonya’yı atom bombasıyla yerle bir etmekten çekinmemiştir.
Bu olay üzerine Albert Einstein şu cümleyi kurmuştur: “Boyle olacağını bilseydim, bilim adamı değil çilingir olurdum!”
Şüphesiz Atom bombasının keşfedilmesi ve savaşta kullanılmasıyla Atom çağı başlamıştır. Daha sonra Sovyet Rusya atom bombasını üretmiş, ardından sırasıyla İngiltere, Fransa, Çin, Kuzey Kore, Hindistan ve Pakistan olmak üzere sayılı devletler Atom bombası üretir duruma gelmiştir.
Nükleer silaha sahip devletler
Ülke | Savaş başlıkları (Aktif / Toplam) | İlk test yılı |
---|---|---|
NPT‘ye göre beş “Nükleer Silahlı Devlet” | ||
ABD | 1,750 / 7,000[1] | 1945 (“Trinity“) |
Rusya (eski SSCB) | 1,790 / 7,300[1] | 1949 (“RDS-1“) |
İngiltere | 120 / 215[1] | 1952 (“Hurricane“) |
Fransa | 280 / 300[1] | 1960 (“Gerboise Bleue“) |
Çin | bilinmiyor / 260[1] | 1964 (“596“) |
Diğer bilinen nükleer programlar | ||
Hindistan | bilinmiyor / 100-120[1] | 1974 (“Smiling Buddha“) |
Pakistan | bilinmiyor / 110-130[1] | 1998 (“Chagai-I“) |
Kuzey Kore | bilinmiyor / 10[2] | 9 Ekim 2006[3] |
Bildirilmemiş nükleer silahları olan devletler | ||
İsrail[4] | bilinmiyor / 60–400[1][5][6] | yok / bilinmiyor veya 1979 (Vela Olayı) |
NATO nükleer silah paylaşımı | ||
Almanya | bilinmiyor / 20 | |
Türkiye | bilinmiyor / 60~70[7][8] | |
İtalya | bilinmiyor / 70~80[7] | |
Belçika | bilinmiyor / 10~20[7] | |
Hollanda | bilinmiyor / |
Daha sonra nükleer enerji santrallerinin kurulmasıyla atom enerjisinden elektrik üretimine geçilmiştir. Böylece büyük masraflarla elde edilen hidro elektrik santralları yanında çok daha az masrafla nükleer enerji santralleri insan hayatına girmiştir.
Googleden derleme
A.K