Yaratıcı kudret ve kader
Kudret masdardır. Yani fiili yapandır. Kader ise mistardır. Yani o fiili işlemenin sebebi, vasıtasıdır. Kudret, yapacağı fiili önce kader-misdar üzerine yazar, çizer ve de isterse bozar. En basit eşyadan insana kadar her şey kaderin kanununa tabidir.
Şu kudret kitabının manzum mektubatı ve mevzun ayatı şahadet eder ki, her şey yaratılmadan önce kaydedilmiştir. Nitekim her şeyin yazılmadan evvel yazılı olduğunu tohumlar, çekirdekler açıkca göstermektedir. Şöyle ki; kudret elinden çıkan çekirdek misali sandukalara kaderle ilgili bir fihriste tevdi edilmiştir ki, o çekirdeklerde ki zerrat, kaderin belirttiği istikamette sonuçta koca bir ağaç inşa etmektedir. Ki ağacın yaşadığı her gelişme ve olay, eğer çekirdekte yazılmamış olsaydı o ağaç meydana gelmezdi. Bir diğer ifade ile zerrat, emr-i manevi ile ve kaderin belirlediği manevi ölçülerle hareket ederek eşya üzerinde etkili olmaktadır.
El hasıl madem en basit ve en aşağı derece hayat olan nebat hayatı, bu derece kaderin nizamına tabidir. Elbette en yüksek derece-i hayat olan insan hayatı da bütün teferruatıyla kaderin belirlediği ölçüyle çizilmiştir. Ve kalemiyle yazılıyor.
Bir çekirdekte açık ve en kesin bir şekilde görülen, ilahi irade ve yaratılış kanunlarının bir ünvanı olan”kitab-ı mübin”den haber veren ve işaret eden, hemde nazari olarak ilahi emrin ve ilm-i ilahinin bir ünvanı olan “imam-ı mubin” den haber veren, iki kader tecellisi var. Kesin kader, o çekirdekten neşet edecek tarihçe-i hayat denilen, ağacın hayat süresince geçireceği tavırlar, vaziyetler, şekiller,hareketler ve tesbihatlardır. Nazari olan kader ise; o çekirdeğin hedeflediği sonradan görünecek olan, ağacın maddi keyfiyet, ve vaziyetleri ve heyetleridir.
Yani her şeyin vücudu, mahiyeti; sıfatı ve şuunatı, kemal-ı sanatı ve intizamları gösteriyor ki; bir kudret-i kamilenin desatiri ile ve bir irade-i nafizenin kavanini ile vucuda kavuşuyor, suretleri tayin, teşhis edilip, birer mikdar-ı muayyen, birer şekl-i mahsusa koşuyor.
Şu imam-ı mubin, bir nevi, bir nevi ilim ve emr-i ilahinin bir unvanıdır. Yani eşyanın mebadileri, kökleri ve asılları, kemal-i intizam ile eşyanın vucutlarının gayet sanatkarane intaç etmesi cihetiyle elbette desatirin, ilm-i ilahinin bir defteri ile tanzim edildiğini gösteriyorlar. Ve eşyanın neticeleri, nesilleri, tohumları, ileride gelecek mevcudatın programları, fihristelerin tazammum ettiklerinden elbette evamir-i ilahiyenin bir küçük mecmuası olduğunu bildirirler.
İmam-ı mübin, kader defteri ise kitab-ı mübin kudret defteridir. Kitab-ı mübin alem-i gaybden ziyade alem-i şahadete bakar yani mazi ve müstakbelden ziyade hazır zamana bakar. İlim ve emirden ziyade kudretin ve ilahi iradenin bir ünvanı, bir defteri, bir kitabıdır.
İmam-ı mubin=Levh-i mahfuz=Plan Program levhası= İnsan iradesi x (Tabiat kanunları yani Sunnetullah+ Ruhun iletişim ve etkileşim kapasitesi)
Kitab-ı mubin= Levh-i mahf ve isbat=yaz boz tahtası= İnsan iradesi x (Sunnetullah+ Ruhun iletişim ve etkileşim kapasitesi) – Takdir edilmeyen olaylar
Kısaca ifade etmek gerekirse Kader’in iki veçhesi vardır. Birinci veçhesi, tabiat kanunlarına (sunnetullaha) ve şeriat kanunlarına (ilahi emir ve yasaklara) göre belirli zaman ve mekan içerisinde eşya ve eşhası yaratması ve de belirli hayat süreci içerisinde yaşatması ile ilgili mukadder olayları planlaması ve programlamasıdır. Yani yüce yaratıcı alim sıfatıyla, hangi kanuni prensibe göre neyi yaratacağını, neyin olacağını (hayır veya şer) yaratılıştan, oluştan önce bilmesidir (İlmi bir disiplinin teferruatıyla bir kitaba yazılması gibi). Kaderin ikinci veçhesi, bilinenin, yazılanın hayata geçirilmesidir. Ki burada yüce yaratıcının, bilinen ve bilinmeyen isimleri ve sıfatları haiz mutlak kudretiyle eşyayı ve eşhası bir tekamül-evrim dahilinde safha safha yaratmasıdır.
*20. Yüzyıl müçtehit imam-ı azamı Bediüzzaman Said Nursi’nin telif ettiği Kader Risalesinden derlenmiştir.
A.K