“Yüce Allah, kulun yaratılışını tamamlamak istediğinde bir melek gönderir. Melek, Ya Rabbi! : Erkek mi, Kadın mı? Şaki mi, Saîd mi? Kısa mı, Uzun mu? Kuvveti az mı?’’

Bu hadisi hatırlayın, melekler neye göre yazıyor ve Rahman neye göre meleklere haber veriyor, bir daha düşünün! Unutmayın Allah’ın “Adil” diye bir ismi vardır! Kelime arasına sıkıştırıp adil olmasını göz ardı etmeye hakkınız yoktur.

İşte bu alemdeki uğraşlarınız doğrultusunda yüce Allah’tan gelen malumiyeti belirtme yani verilen cevap, kaderinizi tayin eder.

Evet! Hallacı Mansur haklıydı! İbni Arabi de haklıydı. Garip ama Ebu Hanife de haklıydı. Hallacı Mansur “O”nun anlarından bir anı fark etti! Sabredemedi! Emanet olduğunu ve O emanetle kendini ebediyete programladığını aşktan kavrayamadı..

Ve aslında ölünce emanete aşık olacağını anlamış olabilir…Çünkü insan kendini sevebilir ama asla Aşık (Muhammedi) olamaz.

Ayrıca hiç kimseyi aşk ile sevemezsin! Her yerde ve her şeyde olanı nasıl ayırırsın! Her şeyi aşk ile sevdiğinde ise buna ne sen nede başkası inanır. Ölümle geçilecek alanda insan bakacak ki Rabbi (Ben duygunu yokla) onun için burada gerekli olanları (namaz,oruç,zekat,infak) açık bir sekilde belirtmiş. Ki hayranlik kat kat artsın !… Dünyada eline verilen fırsatın ne olduğunu kavransın!

Tabii her kes pişman olacak! Rabbi tarafından verilen fırsatın, dedikodu ile, onun bunun hakkını gasp etmek ile harcanmaması gerektiğini anlayacak.

Farkında mısınız? Biz bir fabrikadayız ve her birey “O”nun Adil esması gereği kendi sonsuzluğunu, ancak “O”nunla tayin ediyor…

Ve “O” öyle Rahman ki gözleriniz doluyor! Ne kadar muazzam! Ne kadar özel! Bunu anlatmaya kelime bulmam mümkün değil!..

Sadece Rabbimize sonsuz ve sınırsız bir güven içinde olabilirsiniz… Bu fırsatı iyi kullanın! Akılların durduğu ve bu nasıl bir Alim olmaktır dediği nokta, burası!…

Ve birde müjde henüz başlamamış zamanda…Eğer isterseniz istediğiniz kişi olabilirsiniz..

Yani şöyle diyemeyeceksiniz; – Ya benim ne suçum var dı!…Ben sahabelerin çocuklarından olsam da, daha farklı olacaktı diyemeyeceksiniz ! Burada kimi istiyorsanız “O” olabilirsiniz. Çünkü henüz bilgi mevcut!

İşte sizin isteğiniz doğrultuda bir hayat… Sonsuzluk denilen hayatı nasıl istemişseniz oyle olmakta…

“Erkek mi, Kadın mı? Şaki mi, Saîd mi? Kısa mı, Uzun mu? Kuvveti az mı?” mevzuu, bu alemdeki duruşunuz doğrultusunda bir cevap bulur.

Emaneti sahiplenmek ve ebedi olarak, o emanete sahip olacağını düşünmek, emanetin sahibine ihanettir. Günümüzde emaneti, nefes almak olarak zannedenler, bilmeli ki o zannettikleri candan bütün hayvanlarda ve böceklerden bitkilere kadar her canlıda var!

Emanet nedir? Bunu tam anlayanlar mutlaka emaneti geri iade edeceklerini hesaba katarak diğer aleme geçmeleri gerekir.

Bunu kavramadan imtihana girenlerin ilk darbede ayakları kayacaktır. Rabbin Kim sorusuna: Benim diyeceklerdir.

Bu izahıda karşına geçip bir takım meleklerin sorgusu zanendip bu zanını bu satırlara yükleyip aptal bir düşünce ile manayı kaydırmaya çalışanlar hakikati anladıklarında ne kadar uzak kaldıklarını görüp, eyvahlarda sonsuz hayatı yaşaaycakalrdır. Sorgu gibi manalar örnektir. Bir çeşit mecazdır.

Bu dünyada her an Rabbimizleyiz. Bir düzensizlik de göremezsiniz. Kişi neyi ilah edinirse edinsin bu dünyada hakikat asla değişmez. Ancak ölümle beraber deneyimleeyeceği dünyasında kendi hazırladığı korkunç gerçeklerle karşılaşacaktır.

Öte yandan diğer alemde elinde inanılmaz güçler olunca oradan inmek mümkün değildir. Çünkü Kuran onunla alakası olmayan kişilere inmemiştir.

Aksi yönde bu yolculuğu başlatan “O”nu arayan müminlere inmiştir ki ben hak’ım kavramından geri dönsünler amacı gütmektedir.Çünkü O noktaya da getiren yine Hikmetli Kurandır. O yüzden Kuranı zamanlara(alemlere) ayırarak nerde, nasıl, kime hitap ediyor diye, ciddi bir çalışmaya Müslümanların ihtiyacı var.

Sonuç olarak Said mi, Şaki mi meselesi rastgele bir şey değildir. Çünkü Allah Adil ve Hikmetlidir. Bu iki esmasına zıt bir mana ile Said mi, Saki mi konusu izah edilemez. Ancak gözümüzden kaçan dünya hayatını başlangıç olarak gördüğümüzde çelişkisiz ve doğru bir çizgiye bu olayı oturtmak mümkündür.

Dünya yaşamımızda ki hareketlerimiz, isteklerimiz ve kararlarımız gibi unsurlar (Önceden yüce Allah’ın ilmi dahilinde bilinme) neticesinde Said veya Şaki olarak kaderimiz işlenir.

Ancak bir çok kişi yazdıklarımızı anlamıyor. Yahut bizi böyle entel, dantel gereksiz işler üzerinde bir şeyler yazan, düşünen birileri gibi görüyor. Ve bizi değilde eserlerimizi dolayısı ile kendini ciddi bir yalnızlılığın,garipliğin içine iterek bütün yazdıklarımıza kör, sesimize karşı sağır bir hal içinde yaşamını devam ettiriyor. Oysa bu konu konuda yazılan kitapaların ve makalelerin tek amacı hakikati söylemektir. Tümü ücretisiz, paylaşıma,sorgulamaya ve tartışmaya açıktır. Aksi yönde fikrin varsa yazacaksın. Kurandan delil ortaya koyacaksın.

İnşallah Müslüman olarak ölürüz. Niyetimiz bu yöndedir.

ADEM KORKMAZ