Yüce Allah, kainatın menşei ve yaratılış hakikati hakkında, vahiy yoluyla oldukça kesin bilgiler vermekte; ancak bu bilgileri verirken, insanı araştırma ve incelemeye yöneltmek için genelde istiare ve kinaya yoluna başvurmaktadır. Böylece insanların yaratılışı tasvir ederken, yorum ve tefsir yaparken akıllarının serbestçe çalışması sağlanmaktadır. Yapılan araştırma ve incelemeler tatmin edici sonuca götürmez ise insan ya vahyi doğru anlamamış, yada vahyi yanlış yorumlamış, demektir.

**

Yüce Allah, tüm canlı varlıkları, benzer veya benzemez özellikleri haiz olarak ayrı ayrı yaratmıştır. Şüphesiz bu yaratma planında yüce Allah, en basitten en karmaşık olana doğru bir evrime göre hareket etmiştir. Yani, plan ve program bazında yaratılışta bir evrim söz konusudur. Şu da bir gerçektir ki, kader adı verilen yaratılış plan ve programının açılımında her canlı varlık için bir yandan ayrı ayrı özelliklerde çiftler halinde DNA denilen çekirdekler oluşturulmuş, bir diğer yandan da, bu çekirdeklerin gelişip vücud bulmaları için uygun şartlar ve ortamlar yani sıcaklık, su-nem, hava ve toprak oluşturulmuştur. Bu ortamlarda da tüm canlıların ilk ana ve babaları hükmünde ata varlıklar yaşatılmış, büyütülmüş, çitleşmeleri sağlanmış ve böylece ikincil canlı varlıklar oluşturulmuştur. Ki bu varlıkların, eşeyli ve eşeysiz olarak çoğalmaları sağlanmıştır.

**

Yüce Allah, kaderi belirlerken, canlı varlıkların yaratılış seyrinin en sonuna insan denen varlığı koymuş, varlık alemini İnsana musahhar yani onun ihtiyaçlarına cevap verecek uygunlukta yaratmıştır. Öyleki insan bir bakımdan vucut unsurları (baş, gövde, kollar ve bacaklar) cihetiyle, kendinden önce yaratılan varlıklarla benzerlik taşırken, bir diğer bakımdan ruhi yapılanma (can, nefis ve kalp/gönül) ve özellikle haiz olduğu akıl cihetiyle hiçbir canlı varlıkla benzeşmemektedir.

M.K