Her şeyden önce bilnmesi gereken hakikat, kendi varlığımız dahil cansız ve canlı varlıklarla dolu, gözümüzün gördüğü ve göremediği (Elektromikroskop ve elektroteleskopla görülen) maddi-şahadet alemi ile henüz hiçbir teknolojik cihazla görülmeyen ancak vahiyle bildirilen gayb alemini ve içindeki farklı yapıyı ve şuuru haiz varlıkları kademe kademe, menzil menzil yaratan, onun kudretinin, hiçbir yaratılmış hafızasınca kavranamaz olan yaratıcı kudretin var olduğu hakikatidir. Yaratılışa ait her türlü bilgi bu hakikat üzerine bina edilmelidir.

Şüphesiz bu konuda belirtilen en doğru bilgi, yüce yaratıcı tarafından insanlara peygamberler vasıtasıyla bildirdiği vahyi bilgilerdir. Bu bilgiler, insanlığın ilim ve teknikte ilerlemesi nispetinde, ayrıca peygamber varisi alimler tarafından da zaman içerisinde açıklanmaktadır. Yani ilmin ve tekniğin ışığında vahyi hakikatlerin açıklanmasıyla da yaratılış konusuna derinlik getirilmektedir. Bu makalede, vahiy ve ilim senteziyle yaratılış konusu kısaca ele alınmaktadır.

Kabul etmek gerekir ki, ister yaratıcı olsun, ister yaratılan olsun ilim, kudret ve şuur/bilinç sahibi her varlık için nihai yaşam gayesi, yaptığı ve karşılaştığı eylemlerden hoşnut olmaktır. Eğer ki hoşnutluk yoksa gaye tahakkuk etmemiş demektir. Yüce yaratıcı, sonsuz kudreti, mutlak ilmi ve şuuru haiz olma yanında pek çok sıfatlarıyla başlangıçta yarattığı tabiat harikalarınına, sergilediği sanatının inceliklerine ve bu inceliklerin ardındaki mutlak ilime ve hikmete dikkat çekerek kendini, sonradan yarattığı şuur/akıl sahibi meleklere, cinlere ve insanlara tanıtmayı ve kendine hamd edilmeyi (şükür ve ibadet edilmeyi) amaçlamakta ve bu gayenin tahakkukuna şahit olduğu nisbette de hoşnutluk duymaktadır.  Biz insanlar, söz konusu ilahi sanat inceliklerini (Örneğin; belirli coğrafi mekan içindeki tabiat manzaralarını) bir tek bakışla genel bir görünüm olarak, zaman içinde değişen tabiat manzaralarını ise müteatdit bakışlarla derinliğine sebep-sonuç ilişkisi kurarak algılarız. Sonuçta bu sanat inceliklerini takdırle birlikte ayrıntılarını keşfetmek ve anlamak üzere çözümlemeye çalışırız, ki bu tetkik, araştırma sonucunda ilim denilen bilgi hazineleri oluşur.

Evet! Yaratılış, her varlık için ayrı ayrı ve bir biri ile ilişki içerisinde gizlenmiş genel ve özel kader programına bağlı bir şekilde, belirli kanunlara göre belirli ara hedeflere-menzillere ve nihayi hedeflere yönelik bir hareket içerisinde seyr etmektedir.

Her şeyin başı iki çeşit bölünmez, fonsiyonel unsurdan ibarettir. Biri, kütlesiz ve kütleli varlıkların kalıplarını oluşturan enerji mahiyetinde taneciktir. Diğeri kütlesiz ve kütleli varlıkların kalıplarının içini dolduran ruhi etkinliktir.

Yüce yaratıcı kudret, varlık alemini iki kademeli olarak, iki amacı gerçekleştirmek üzere yaratmıştır. 1. Kademede ki amac, kendi vacib-ul vücüduna yakın ve pek çok ilahi sırrın faş olduğu gayb alemini yaratarak (kudretinin fiillerinin tezahür etmesi, kaderin programlaması, emir ehli ruh ve meleklerin programlanmasıyla, ruh ve meleklerin yaratılmasıyla) sonradan yaratacağı şahadet alemine alt yapı hazırlamasidir.  2.kademedeki yaratılışın amacı, vacibu-ul vücudundan zaman ve mekan olarak uzakta pek çok ilahi sırrı ihtiva eden şahadet alemini, imtihan dünyası olarak yaratmasıdır.

1.Kademe-gayb aleminde, varlıklar şu sıra içerisinde yaratılmışlardır

-Nur denilen kütlesiz bolunmez ilahi kudret taneciği yaratılmıştır.

Tabiat aleminin idaresini yüklenen kutlesiz varlıkların (Melekler) vücudları-kalıpları Nur’dan yaratılmıştır.

-Bu varlık vücutlarını aktive etmek üzere Ruh denilen kütlesiz şuuru haiz kuvvet alanı yani ruhi etkinlik yaratılmıştır.

Meleklerin vücut kapasitelerine uygun şekilde ruhi etkinlik (kuvvet, hareket, şuur-akıl fonksiyonları) yüklenmiştir.

2.Kademe-şahadet aleminde, varlıklar şu sıra içerisinde yaratılmışlardır.

-Nurun tahavvulati-donusumuyle Nar denilen kutlesiz ozenerji tanecigi yaratılmıştır.

Görünmeyen bu kütlesiz taneciklerden Cinlerin vücudları yaratılmıştır.

Cinlerin vucud kapasitelerine uygun şekilde ruhi etkinlik yuklenmistir.

– Sonra bölünmeyen kutleli tanecikler yaratılmış ve insanın yaratilisina kadar bu tanecikleden degisk şekil ve kapasitede cansız ve canli kutleli varlık vücudları-kalıpları yaratılmıştır.

– Daha sonra her vucud kapasitesine uygun ruhi etkinlik, tüm vücudlara yuklenmıştır.

-En sonunda kutleli taneciklerden İnsan vucudu-kalibi yaratılmiş ve insan vucud kapasitesine uygun ruhi etkinlik (akıl ve diğer fonsiyonları haiz) insan vücüduna yüklenmiştir.

Ali Kömürcü