Bilim’den Mârifet’e
İslam alimlerince bilim için, iki kısmın, akıl içinde iki mertebenin olduğu belirtilmektedir.
Bilindiği üzere bilimin 1. kısmı, akla dayalı müsbet modern bilimlerdir. Bu kısım, medeni ihtiyaçları karşılamak üzere gelişen bilimler veya bilgiler olup, insanlığın geçim ve maişeti ile tabiata hükmetmeyi ve refah içerisinde yaşamayı kolaylaştırmaktadır. Bu bilimlere İslami tabirle kısaca ”ilm-i maaş” denilmektedir.
2. kısım ise, vahye dayalı gerçek din bilimleridir. İnsana kendini; aklî, vicdanî sorumluluklarını öğreten, insanı hakiki, ulvi yüceliklere ve yönelişlere ulaştıran bu bilgi ve pratiklerin, bütününe birden “ilm-i mead” denilmektedir.
İlm-i maaş insanın nefsen ve bedenen hayatının devamına, sıhhat ve refahına vesile olurken, ilmi mead insanın vicdani ve ruhi hayatının kemaline vesiledir. Ve de önceliğe haizdir. Bu iki bölüm bilimin, birlikte ele alınmasına ve devrişilmesine de marifet denilmektedir. Marifetten gerçek murad ise şüphesiz ‘marifetullahtır. Yani Allah’ı (c.c.) bilmektir.
Kısacası Marifet aklın yol göstermesi yani “veçh-i cüzi” ile… Bilim ise Allah’ın (c.c.) yol göstermesi yani “veçh-i külli” ile bilmektir. Bu sebeplerdir ki bilim Allah’tan (c.c.), marifet; insandan kaynaklanmaktadır.
Marifet, bir şeyi teemmül ve tefekkürle yani eserleri inceleme ve okuma (tahsil) ile elde edilen, azar azar oluşan bilgiler (kısmi hakiketler) ve beceriler (teknikler) dir.
Vicdani ve ahlaki değerlerden habersiz insanlar, beden olarak ne kadar sıhhatli, besili ve refah içerisinde olursa olsunlar; ilm-i mead’a öncelik vermedikleri sürece marifet ve saadet ehli olamazlar. Nitekim bir Hadis-i Şerifte, bu konuya kısaca şöyle temas edilmektedir. “Bilim ikidir. Önceliği olan kalbi tesir eden îlm-i meaddır.”
Şüphesiz insanlığın madde üzerinde hakimiyet tesis etmesinde imkanlar bahşeden ilm-i maaş’ın (Fen bilimleri, matematik ve sosyal bilimler ve bu bilimlerle vucud bulan teknikler), büyük bir nimet olduğu inkar edilemez. Bu bilimlerin nihayet, insanoğlunun diğer canlıları taklitte, gök-
lerde uçmasında, deniz diplerinde hakimiyet kurmasında veya yaratılmış çeşitli varlıkların kontrol (tasarruf altına alınmasında) yardımcı olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Bu durumda kim ne derse desin insanoğlu, elde ettiği ilmi iktisabla bir takım imkanlara sahib olmaktan öteye geçemez. Oysa gerçekte sağlanan imkanların, insanoğlunun ebedi saadet ve huzur içerisinde yaşayabileceği istikamete (kemalata) yönlendirilmesidir. Bu da ilm-i meade dayalı marifet sahibi olmak ile mümkün olabilir.
Öte yandan akıl mertebelerine gelince, aklın geçim sağlayan mertebesine “Akl-ı maaş” marifet kesbeden istidatlı mertebesine de “akl-ı mead” denilmektedir.
A.K