İnsan hamuru  eğitimle istenilen şekle Sokulur. Eğitim doğrudan doğruya insanı işlemeye dönük faaliyetin adıdır. A. Arvasi, insan tiplerini ‘dramatk insan’ ve ‘üstün insan’ diye ikiye ayırır.

‘Dramatik insan, ahlaki davranışlarda insanlığın dramını yaşayan, aynı anda kendinde hem iyiliği, hem kötülüğü beraber duyar. Mükemmel olma ümidi ile aczin ıstırabı ve korkusu beraberdir. O korku ve hüzün arasında şuurunu uyuşturmak ve karartmak isterken, kendini dinlemek ve iç muhasebe yapmak ihtiyaç ve isteğini de şiddetle duyar. Ümidin kuvvetli olduğu dönemlerde bir ahlak kahramanı kadar sorumluluk duygusu içindedir. Mükemmelleşme iradesi güçlüdür. Ezik, aciz ve zavallı varlıklara karşı merhametidir. Müşfiktir, kendisi için İslediğini onlar içinde ister. Ümitsizlik dönemlerinde ise İradesi zayıflar, sorumluluk duygusu ona ıstırap verir. Ezik, aciz zavallı varlıklar onu korkutur, içinde egoizmin sesini duyar. Dramatik insan, kısaca ikili bir periyot içindedir.’

Çağımızın insanı genelde dramatik insanın hayatını yaşamaktadır, Bir taraftan zulmeder, diğer taratılan vicdan azabı çeker,  O, sadece nefsi için yaşayan “Hayvan İnsanın aksine, Sürü ölçülerinin üzerine sıçramış, cemiyetinde ferd olma şuuruna ulaşarak daha üniversele kavuşmuştur.

Yüce kitabımızın tarifiyle ‘Dramatik İnsan’ ‘başı boş kalmak’ isteyen insandır. Madurutiyetinin kaynağı ise ‘parmak hesabı’ dır. Sosyal ve ekonomik hayat bir nevi doğal seleksiyon’a tabiidir. ‘Bırakınız yapsınlar, bırakının geçsinler’ anlayışı  bu nizamın kaba sloganlarla ifadesidir. 

Üstün insan, hayatın bütün ağırlıklarına-yüküne rağmen duyularının üstüne çıkmış, edebiliğe, birliğe ve mükemmelliğe kendini adamış olarak görürüz.

“İslam Terbiye Sisteminde İnsan, tabiatın kulu kölesi değil efendisidir. Mahrum değil, hakimdir, Boyun büken değil,  dizginleri elinde tutandır. Nizamını İslam olarak özetleyebileceğimiz, kendini ‘sürü’ ve İhtirasından kurtaran Mert ve cemiyet çatışmasının üstüne çıkan  ‘doğru iyi ve güzele’ gönül veren,  Allah’tan başka ilah tanımayan; ‘itibarı’ olan bütün putları kıran üstün insandır. Üstün insanın ahlak anlayışı da şöyle olmalıdır. ‘üstün insan’ duyumlar dünyasındaki izafiliği kavrayan ve kevni varlığı acı bir tebessümle seyreden, Allah’ı şiddetle özleyen insandır. Üstün insan’ı, duygusal lezzetlerle aldatmak, ızdıraplarla korkutmak, alkışla memnun, Nas ile tahrik etmek mümkün değildir. Onlar, edebi olanın, hür olanın, sonsuz olanın yanında kısacası ‘yaşayan şahitler’ dir.  Başkalarının can attığı makamlar onlara asla cazip gelmez, onlar için en büyük ıstırap, çok büyük istidatla yaratılmış insanın şeref ve haysiyetinin alçaltılmasıdır.”

Üstün insan, tıpkı Hz. Muhammed (a.s.v) gibi yalnız ve ancak Allah’a tapınan, ondan yardım dileyen başka insanlara ve gruplara boyun eğmeyen, aksine boyun büktürendir. Onun nizamında mutlak otorite Allah’ın dır. Cemiyet ve ferd, Allah’a teslim olunduğu ölçüde değerlidir.

M.Kutlu Aytuğ