Tarih boyunca düşünen kafalarda daima aynı sorular dolaşıp durmuştur :

Ben Kimim?

Hayat perdesine düşen geçici bir gölge mi?

Yoksa rüyalarında dünyayı yaşayan bir ebediyet yolcusu mu? Ve hepimiz sanki yitirdiğimiz sisli hatıra bulutları ardından bu gerçeği aramanın özlemi içindeyiz…

Bazan içimizden bir korku, ürperti, sarar benliğimizi. Sonsuz sayılar, ışıklar ve bitmez mesafeler…

Ve evrende bir soluk nokta gibi titreriz. Bazen içimize sıcak bir güven gelir; sevgiden, ölmezlikten yana tatlı bir umut.

Sonsuza giden mutluluk duygusu. Ve çoğu kez içimizde, düşüncelerimizin derinlerinde bir iç spiker sezeriz :

Bazan vicdan gibi yol gösteren; Bazen bize en öz noktamızdan sokulup teselli eden. O denli kaptırırız bu düşüncenin sihrine kendimizi. Sanki kendi kervanımızın en ardından gidiyor gibiyiz.

Sevgi, rüyalar, atomu sezen o bilinç ve ondan gerilerde yaşayan biz! Telapatik tutkular.

Ya ölüm… Ya onun ötesi?  Sanki bu kopyaları iç spiker veriyor gibi. Kendinin ölümle bitmeyeceğine inanan insan ve bazen çevresindeki fâni olaylara bakıp paniğe kapılırlar. Onlar iç spikerden haber alamıyorlar sanki… Ve bu fırtınalar curcunasında insan, evren ve Tanrı’yı arıyor.

 Evet. Evren ve insan kim?

Neyin nesi?

Sonlu bir madde mi?

Hiç seven ve hisseden biter mi?

Tanrı’yı öven, O’nu seven ölür mü?

İhtiraslar, kavgalar, çarpık doktrinler günümüz dünyasını öyle karartmıştır ki : Evrenin hârika varlığını aşan insanı bilenler azalmış, çoğu onu sonlu biri sanmış. Onu, san’atı ile, aşkı ile, rüyası ile Tanrı’ya kucak açan haliyle gören ehil kafalar susmuş, bu perişanlığı seyre dalmış. Sanki şeytan büyü yapmış, gerçekleri gören gözler bile susmuş. 

Hani Allah insanı yarattı. (Tüm varlıklar ona secde etsin» diye emretmişti

Şeytan : (O topraktan yaratıldı» diye Allah’a isyan etmişti. Sanki bu zehiri beyinlere saçmış. Şimdi insan, kendine isyan ediyor, ben sonluyum diyor. Kendi, özenle evrenin sırrını aramak yerine kavgaya düşmüş tüm sonlular gibi.

İnsanın gerçeğine yaklaşım için önce yanlış önyargılardan sıyrılmamız gerekir. Abartılmış evrim teorileri, yanlış ruh kavramları zihinlerde yaşadıkça bu hârika san’at eseri insanı nasıl anlarız ki?

İnsan varlığını zevkle takip edebilmek, ilâhî  inancın ışığında kutsal bir tutkudur.

Dr. Halûk NURBAKİ