Tarıh boyunca, dinle ideoloji bir birine karıştırılmış, hatta çoğu münevverimiz “İdeoloji ile din aynı şeydir.” de­mekte beis görmemiş, dini; bir ideoloji olarak niteliyebilmişlerdir.

Bu sebeble ideolojinin ve dinin ne olup, ne ol­madığının ortaya konulması ve bu kavramlar arasındaki münasebetin belirtilmesi oldukça önemli bir araştırma ko­nusudur. Özellikle insanların hayat anlayışları ve seyri üzerindeki etkisi göz önüne alındığında bu iki temel kav­ramın yerli yerine oturtulmasının ne denli Önemli olduğu anlaşılır.

Bunun için de herşeyden önce söz konusu bu kav­ramların dayandıkları kaynaklar itibariyle belirtilmesi; metodolik bir gerektir.

Bilindiği üzere, liberalizm, kapitalizm, komünizm, sosyalizm, faşizm v.s. izmler ideoloji olarak belirtilmekte ve bu ideolojilerin kaynaklarına göz atıldığında, karşımıza belirli felsefe ekolleri çıkmaktadır. Bu durum, ister is­temez bütün ideolojilerin, beşer mahsulü fikirlerle yeşeren düşünce sistemleri olduğunu bize göstermektedir. (Kısmen denenmiş veya hiç denenmemiş mutluluk vaad eden dü­şünce sistemleri)

Tarihi hakikatlere bakıldığında, ideolojilerin genelde her konuda ya tefrite yada ifrata düşmüş oldukları, ger­çeklerle değil, tahminlerle, kanaatlerle hayati meselelere çözüm vaadinde bulundukları görülmektedir.

Özellikle son iki yüzyılın izm’lerinin günümüzde gel­dikleri nokta herkesin gözleri önündedir. Bütün ideolojiler ve bunlara dayalı dünya nizamı veya hayat tarzları çök­müştür. (Kapitalizm maneviyat cihetiyle çökmüş, Faşizm ve Komünizm hem maneviyat, hem maddiyat cihetiyle çökmüştür.)

Fakat insanların yinede başka adlar altında ideolojiler türetip (liberalizm, sosyalizm, v.s.) bunlara dayalı dünya nizamları tesis etme peşinde oldukları görülmektedir.

Oysa; tarihi bir hakikattir. Her ne şekilde olursa olsun, teorik olarak ne kadar refah, saadet, huzur ve asayiş vaad edilirse edilsin, Bütün ideolojilerin bir müddet sonra; anar­şi, şiddet, zülüm, adaletsizlik veya uyuşukluk, sarhoşluk, kumar, zina gibi kötü adetlerin oluşmasına sebebiyet ver­dikleri anlaşılmaktadır.

Kısacası hiç bir ideolojik düşünce sistemi, insanlığa mutluluk getirmemiştir. (Dünyaca meşhur tarafsız ilim adamları da bu konuda hem fikirdir.)

A.K