“Yöneticiler, yönetilenlerden daha çok öğüde ihtiyaç duyarlar”

“Sizi hatırlatan laleyi ters mi yapalım” sözü idarenin ya da büyüğün hatalarını, çalışanın hicvetmesi sayılmaz mı? Sizi de hicvedelim mi…

“Kendini kışa hazırla, yaz gelirse bahtına” sözü, ben şimdi bunu yapayım, her ihtimale karşı ne demek? Bir idari veya işveren veya büyüğün sorumsuzluk örneği denilebilir mi? Yani al kararı, ya da kes cezayı, ya da şunu şuna yap gitsin, boş ver ötesini; nasıl olsa idare benim ve karar verecek benim, istediğim gibi karar alırım sorumsuzluğu denilebilir mi?

“Doğru yolu izlemekle insanın kaybolduğu görülmemiştir” sözü, İslama ve adalete götüren yolların, İdare-yönetim ve büyükler açısından makul yollar olduğunu belirtir. Bilmek kadar adil olmak da terazide olmalıdır.

“İdare veya büyükler, dedikodular üzerine karar almamalıdır. Gerçeği araştırmalı ve doğrudan görüşme yöntemi uygulanmalıdır” Sözü Kuran’i değil midir? Süfli kurallar neden Kuran-i kurallara tercih edilir?

“Vicdan baskıcı değil, rahat ortamlarda gelişir” yanlış ve süfli kararlar çalışanlar üzerinde baskıya, Baskı da kişisel iç hukuku zedeler.

“Parası çok ama aklı kıt olan insanlar fark edilmek için pahalı bir bitkiye çok para öderler’ sözü İdare İçin veya diğer bütün çalışanlar İçin, kimsenin yapmadığını yaparak fark edilmek mi isterler? Başarı sizce farklılıklarda mı yatıyor, yoksa bilgi ve adalette mi?

“Amaçsız insanlar, amaçlı olan insanlara göre daha az kavga ederler” bir deney sonucudur. İnsanların amaçları yalnızca mesleki mi olmalıdır? Devletin hizmeti halka götürmesi gerektiğine göre bir çalışanın doğrudan halkı bir miktar çalıştırsa; görevini İhmal etmiş sayılır mı? Görev dar anlamda mı düşünülmelidir?

Temel sorumlulukları belirlerken temel sorumlulukta bir ihmal olmadığı halde gıvır zıvır şeyler bahane edilerek, çalışanın sıkıntıya sokulması neden?

“Ben benim, ama aynı zamanda sana bağlıyım” sözü çalışanın kişiliğine idarenin, gencin kişiliğine büyüğün saygı duyması değil midir? Sadakatin hürriyet de istediği bilinmelidir…  

“Asker yapılan ve yapılmayan her şeyden sorumludur” aksi halde vatan gider, sizin yaptığınız kadar yapmadığınız şey nedir idarede? Yapılmayanın hiç hesabı yok mu?

Toplumda, bir şeylerin nasip olduğu İnsanlar daima ulvi değerlerle yaşar ve öyle de idare edilmek isterler. İdarenin süfli kararlarının, onların ulvi kararlarını bozduğu görülmemiştir. Ve onlar kendilerine yapılan süfli kararlara sadece sabrederler ve fakat bu süfli kararlar, yanında ve başkasına yapıldığında en çok bağıranlar onlar olur. Onlar asla “dilsiz şeytan olmazlar.

Hz. Ali, “yedi yaşına kadar çocuğunuzla oynayın, 7-15 yaşları arasında onunla arkadaş olun, 15 yaşından sonra onunla istişare edin, ona danışın” diyor.

İdare, çalışanına danışmamakla yönetme görevini bırakıp egemenlik mi kurmak istiyor? İdare neden hizmet etmesi gerektiğini idrak etmiyor.

“Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma” kutsal metinlerde yer alan empati (onun yerine kendini koyma) kuralıdır. Size aynı şartlarda aynı şey yapılsa ne dersiniz?

Ekmek çalan hırsızı ekmek çaldı diye ekmeksiz mi bırakırsın? Çocuk söz tutmadı deyu oyuncağını elinden mı alırsın?

Vergi kaçırdı deyu tacirin bütün sermayesini götürecek ceza mı kesersin? Küfreden çocuğun dilini mi kesersin?

“Aşçıların hatasını maydonoz örter, terzinin hatasını ütü örter, doktorun hatasını toprak örter, idarenin veya işverenin veya büyüğün hatanızı ne örter?” ateş olabilir mi?

Temizlikçiler mahsende otursun ve her gün simit ayran yesin, sen 4 kap yemekle tıka basa çatla… Herkes 4 yemekten bir yemeğini aşağıya gönderemez mi? idare bu teklifi yapamaz mı?

Hakan der ki; ‘Yasalara uy, vergileri zamanında ver, dostumla dost, düşmanımla düşman ol’ Halk der ki; ‘yasalara uyarım ama adil yasalar olmalı, vergileri zamanında veririm ama gümüşün ayarını bozmamalısın, dostunu dost, düşmanını düşman bilirim ama sen de bizim için güveni sağla’

Bütün bunlar çalışan çalışmayan herkes üzerinde bir travma (Kötü etki) yapabilecek olumsuzluklardır.

Gereğinin öğüt kabul edilmesini dileriz.