Düşünce hürriyeti, insanı geliştiren, verimli kılan temel hakların en başında gelmektedir. Ancak din ve vic­dan hürriyeti ile birlikte ele alınması kaydıyla; aksi halde taşların bağlanması, köpeklerin salınması gibi bir durum ortaya çıkar.

Düşünce hürriyeti tabii ki elzemdir. Zira diğer hür­riyetlerin (din ve vicdan hürriyeti, teşebbüs hürriyeti, se­yahat hürriyeti vb.) kapısı durumundadır. Ne var ki; Tür­kiye’de istenilen düşünce hürriyetinin kapsamında, amacında ne yatmaktadır? Bu hususun iyi tahlil edilmesi gerekir. İstenilen mutlak manada düşünce hürriyeti midir? Yoksa şartlı düşünce hürriyeti midir? Tabii ki şart konusu da ayrı bir meseledir.

Dünyanın hiç bir yerinde mutlak hürriyet yoktur. Ola­mazda. Zira mutlak hürriyet anarşiyi ve vahşeti doğurur. Bu durmda şartlar neler olacaktır. Sorusunu cevaplamak gerekir. Esasen düşünce hürriyetinin önüne konulan şart­lar, kabul edilmeyecek şartlar değildir. Ve dün İslam an­layışında yerini bulmuş, bugün çoğu demokrasilerde gö­rülen bir kaç temayı ihtiva etmektedir. Bunlar, hangi sebeble olursa olsun düşüncelerin zorla empoze et­tirilmemesi; din ve dinin öngördüğü ahlaka saygı gös­terilmesi; düşüncelerin insanları rencide ve hakaret edecek şekilde serdedilmemesi; devlet ve millet bütünlüğünü bo­zucu düşüncelerin şu veya bu şekilde ifade edilmemesidir.

Bu şartlar, insanlığa mal olmuş, dünyanın pek çok ül­kesinde yazılı veya yazısız olarak toplum tarafından be­nimsenmiş, kabul gören şartalardır. Ülkemizde istenilen hürriyet, bu şartlara uygun bir düşünce hürriyeti mi dir? Ne yazıkki hayır. Bizde hürriyet teranesini yapanların maksadı, esasen toplumda yaşayan gerçek düşünce hür­riyetini, kanunlarla değiştirip;yukarıdaki şartları ön­görmeyen bir düşünce hürriyeti ile kendilerini emniyete almak ve istedikleri gibi dine küfretmek, her türlü ahlaka aykırı ifadelerde bulunmak, devleti ve milleti bölmeyi gaye edinen fitne ve fasatta bulunmak emelini ta­şımaktadırlar.

Niyetlerinin böyle olmadığını kabul etmek tek ke­limeyle aptallıktır, gaflettir, hatta hiyanettir.

Bu sebeble, yanlış kanunlar çıkarılacağına, hiç çı­karılmaması daha hayırlıdır.

Eğer doğru bir iş yapılmak isteniliyorsa; niyeti kötü olanların, kanunlardan güç alarak millete zulüm etmesini önlemek ve bu tür insanların önünü açan kanunları kal­dır imaktır.

Biraz da yazılı olmayan yaşayan kanunlarımıza, ge­leneklerimize güvenerek yaşayalım.

M.Kutlu Aytuğ