Yaratıcı kudretin, yaratmış olduğu her şeyi kuşattığı ve kontrolünde tuttuğu gerçeğinden hareket ettiğimizde; bizzat kendi bünyesinde sonsuzluğuna nispetle hiç denecek bir alanda, belirli bir amaç ve hedefe, belirli bir plana ve programa (kadere) göre arş denen küremsi bir sınırdan merkez istikametine doğru; tekden çoğa, zarf (antimadde-madde bedeni) ve mazruf (özenerji-enerji ceryanı) ile mazrufa yüklenen-yazılan ruhi programı (genişlikleri farklı öz enerji-enerji ceryanına yüklenilen farklı şuur seviyelerini) havi terkipte varlıklar inşa ettiği anlaşılmaktadır. Bir diğer ifadeyle yaratıcı kudret, en küçükten en büyüğe, görünmeyen-madde ötesi-soyut,  basit ve bileşik, şuursuz ve şuurlu varlık formundan maddi-görünen-somut, basit ve bileşik şuursuz ve şuurlu varlık formuna kadar her şeyi; zarf ve Mazruf (zarf içindeki mektup) misali bir terkip içerisinde peş peşe yaratmıştır, diyebilirız.

Yine anlaşıldığı kadarıyla görünen-fizik, görünmeyen-metafizik tüm varlıklar; büyük bir sistemle entegre, sistemin bir parçası olarak yaratılmışlardır. sistemin enerji-kuvvet kaynağı, yaratıcı kudrete en yakın kuşatıcı-küremsi varlık-arş olup; bu varlık aynı zamanda varlıkların yaratılış zincirinin en arka planında temel yapı malzemesi-özenerji-enerji kaynağı olarak görev yapmaktadır. Yani özenerji-antimadde/enerji-madde formlarında oluşan görünen-fizik ve görünmeyen-metafizik varlıkların, peş peşe bedenlenmelerinde en önce arş rol almaktadır. Arş aynı zamanda tüm yaratılan varlıklarla yaratan arasında oluşan özenerji-enerji mahiyetinde kanalların oluşumunda da rol almaktadır. Bu kanallardan tüm varlık bedenlerine otomatik enerji akımı olması yanında, yüce yaratıcı ayrıca bu kanallardan tüm varlıklarla iletişim ve etkileşim içerisindedir. Yani özenerji-antimadde/enerji-madde formunda oluşan görünen-fizik ve görünmeyen-metafizik bütün varlık bedenleriyle yüce yaratan arasında (arş da dahil), ayrıca ve de sürekli bir iletişim ve etkileşim söz konusudur. Söz konusu bu iletişim ve etkileşimle (ruh ile) varlıklar; hareket etmekte, değişik hayat ve şuur seviyelerine kavuşmaktadır.

Yukarda değindiğim acizane gözleme ve akıl yürütmeye dayalı değerlendirmemi biraz daha açarak yazımı tamamlamaya çalışacak olursam.

Görünen ve görünmeyen tüm yaratılmışlarla yüce yaratan arasında farklı genişliklerde özenerji mahiyetinde bir iletişim ve etkileşim kanalı olup, yaratılış zincirindeki sıraya göre her varlık bu kanaldan kendisine verilen şuur seviyesi-ruhi kapasite nispetinde bir hayat seyri içerisindedir. Yüce yaratıcının, her varlığın vücut yapısını-işletim sistemini, bu sistemlerin ayrı ayrı, tek tek çalışması için gerekli enerji üretecini-üretilen özenerji mahiyetindeki akış kanallarını yaratması, değişik hayat ve şuur seviyelerini oluşturması yani ruhi yazılım programını hazırlayıp çalıştırması dolaysıyla, her şeyi kuşatmakta ve geçmişte, gelecekte ve eş zamanda niyet, teşebbüs ve fiil aşamasında olan her olayı bilmektedir. Bu nedenle de hiçbir varlık yüce yaratanın kontrolü dışında değildir.  

Şüphesiz bu yapılanmada hedef bir varlık olması ve ona göre bir amaç olması iktiza eder, ki hedef varlık tabii ki biz insanlarız ve amaçta yüce yaratıcıya en yakın yada ona muhatap olabilecek bir seviyeye ulaşabilmeyi hak etmemizdir. Bu nedenle Yaratıcı kudret, insana en geniş kanaldan ruhi şuurlanma (beyin üzerindeki fonksiyonları işleten ve bu fonksiyonlar vasıtasıyla bilgi-pratikler kazandıran işletim ve yazılım sistemi) bahşetmiştir. Bunun için insanı, mucizevi şekilde tohum olarak temessülünden itibaren ölümüne kadar ki bedeni gelişme dönemi boyunca en geniş kanaldan (bir ucu arşta, diğer ucu insan bedenine dercetmiş halde) iletişime ve etkileşime açık tutmaktadır. 

İşte bahşedilen bu akli meleke yani ruhi işletim ve yazılım sisteminin doğru çalıştırılmasıyla (yaratılış seyrini direkt aksettiren kudret manzaraları ile endirekt nakille-vahiyle akseden kudret manzaralarının anahtar olarak göz önüne alınıp faydalı-hayırlı çalışmalar yapılması suretiyle); söz konusu amaç (yakınlaşma) gerçekleşebilmektedir.

Evet! görünen canlı varlıklar arasında bedensel yapı-işletim sistemi itibarıyla en son ve en kompleks olarak yaratılan varlığın insan olduğu, yine görünen canlı varlıklar arasında en geniş kapasiteli elektromanyetik kuvvet-enerji üretecinin-ruhi akış kanalının insana bahşedilmiş olduğu ve görünen canlı varlıklar arasında en geniş banttan-kanaldan ruhi iletişimin ve etkileşimin de insan ile yapıldığı anlaşılmaktadır. Yaratıcı kudret, insana en geniş enerji bantından-kanalından (bu kanal, kalp çalıştığı sürece hep açık olan öz enerji mahiyetinde bir kanal-bant olup) akıttığı-ilettiği yazılım-ruh vasıtasıyla hem beyin fonksiyonlarını (dış ve iç duyu sistemini) işletmekte, hem de ruhi işletim sisteminin bozulmasına yada gelişmesine sebep olacak faydalı ve faydasız bilgi-pratikler kazanılmasını (iradi olarak) sağlamaktadır. Ki burada yüce yaratıcı, emanetin ağırlığı nispetinde çok özel olan bir ruhi yazılımı-akli melekeyi (yüksek şuur seviyesi), yaratılışın hedefi kıldığı insana bahşetmiştir. Ki bahşedilen bu akli meleke yani ruhi yazılımın doğru çalıştırılmasıyla da (yaratılış seyrini direkt aksettiren kudret manzaraları ile endirekt nakille-vahiyle akseden kudret manzaralarının anahtar olarak göz önüne alınıp faydalı-hayırlı çalışmalar yapılması halinde); yüce yaratıcıya yakınlaşma mümkün olabilmektedir. Bu nedenle yüce yaratıcı, mucizevi şekilde tohum olarak temessülünden ölümüne kadar ki bedeni gelişme dönemi boyunca bir ucu arşta, diğer ucu insan bedeninde olan en geniş öz enerji kanalından direkt olarak, kainat kitabı ve kutsal kitaplarla endirekt olarak iletişim ve etkileşim içinde olmaktadır.

Ali Kömürcü