Mühendislik, en basit tanımıyla matematik. fizik, kimya gibi temel bilimlerin insanın maddi ihtiyaçlarını  karşılayacak bir eser meydana getirmek üzere sistemli bir dayanışma ile uygulamada bulunulmasıdır

Daha geniş anlamıyla mühendislik, teknikten ayrılır. Çünkü mühendisliğin amacı ilmin amacında olduğu üzere insan ihtiyaçlarını karşılamaktır.  Bu amaç için Allah vergisi yeteneklerle sonradan edinilmiş bilgilerin birbirini tamamlayacak şekilde kullanılması gerekir.

Oysa teknik (veya teknoloji) kendi özel fonksiyonunun dışına çıkarak kendi amaçlarını aşamaz. Şekil 1 ‘de teknolojide iş gücü dağılımı içinde mühendisliğin yeri görülmektedir. Şekil 2’de ise mühendisliğin görev alanları görülmektedir.

Modern dünyada tarım toplumundan sanayi toplumuna doğru hızlı bir dönüşüm olup, bu dönüşümün daha da ileriye doğru yani bilgi toplumuna doğru iki yüzyıl daha süreceği, ancak 21.yüzyıl sonunda tamamlanacağı sanılmaktadır. Mühendis de sanayi toplumunun en önemle elemanlarından biri olarak öneminin süreceği anlaşılmaktadır. Mühendis, ilmi araştırmaların sonuçlarını teknolojik ürünlere dönüştürür. Toplumun ihtiyaçlarını ve mali kaynaklarını değerlendirerek ekonomi ve teknoloji arasında köprüyü kurar. Üretim mekanizmasının merkezi  olan mühendis, sanayi toplumunun da merkezi durumundadır. Mühendisliğin önemini ve kalkınmadaki rolünü anlayabilmek için mühendisliğin gelişmesini incelediğimizde, medeniyete katkılarını görebiliriz. Bugünkü mühendislerin tarihteki ilk öncüleri inşaat çalışmalarını yönetirlerdi. Bu ilk mühendislerin eserleri arasında M.Ö 2500 yıllarında inşa edilen piramitler ve Nil deltasında tesis edilen sulama kanalları sayılabilir. M.Ö 1000 yıllarında da Askeri amaçla Asur devletince inşa edilen yollar, köprüler ve kale duvarları olmuştur. Eski Yunanda fizik ilminin gelişmesi ve teknik alanlara uygulanmasıyla başka mühendislik alanlarında da gelişmeler olmuştur. Roma kültürüde mühendislik tarihine yol, liman, su kemerleri, galeriler inşası gibi eserler kazandirmiştir. Bu eserlerden anlaşılan, Roma döneminde  mühendislikte statik bilginin çok ileri bir seviyeye gelmiş olduğudur.

M.S 1100 yıllarına gelindiğinde, teknolojide  dünyanın pek çok yerinde, yel değirmenlerinin ve değirmen taşı, su kemerleri, hızar aleti ve ilk iplik eğirme aletinin üretilmiş ve insan hayatında önemli bir aşamaya  gelinmiş olduğu görülür.

Batıda bu gelişmeler olurken doğuda ve özellikle islam aleminde mühendislik alanında önemli gelişmeler olmuştur. Gerek Emevi ve Abbasi dönemindeki mühendislik çalışmaları, gerekse daha sonra ki Selçuklu ve Osmanlı dönemi mühendislik çalışmaları oldukça ileri seviyeye gelmiş; İslam coğrafyasında yüzlerce kervan saraylar, Camiler, Medreseler, Köprüler, yollar, su kanalları, Çeşmeler inşa edilmiştir. Özellikle Türklerin Anadoluya yerleşmesiyle büyük imar faaliyeti olmuş, Ordu iskanı için kale vazifesi gören kışlalar, yeni iskan politikasına göre belirli bölgelere yerleştirilen halk için yerleşim yerleri, cami ve mescitler, hastaneler, köprü ve yollar yapilmistir. Osmanli döneminde Dünya mühendislik tarihinde müstesna yeri olan Mimar Sinan, harika mühendislik yapıtları inşaa etmiştir.Öyleki M.Sinan, ömrü boyunca 400’e yakın yaptığı eserlerle Mühendislik tarihinde hiçbir mühendisin erişemeyeceği mühendislik harikaları ortaya koymustur. Mimar Sinan’ın eserlerinin planlama ve tasarımdaki mükemmeliyet, teknik üstünlük, sınırlı malzemeyi en üstün şekilde kullanım, yapı-çevre ve zemin ilişkisi ve çevreyi dikkate almada ki üstün duyarlılığı, ekonomi bilgisi; bugün dah onun eserlerini inceleyenlerin takdir ve hayranlığını kazanmaktadır.

Avrupa da ise ancak 16. Yüzyıldan sonra muhendislik alanında İslam alemindeki gelişme seviyesine gelinmiştir.

Rönesans sonrasında mühendislik anlamında ilk ciddi eserler ortaya koyan Leonar da vinci’dir. Onun tasarımları, mühendislik alanında önemli gelişmeler sağlamıştır. Bu devirde inşaat mühendisliği alanında  yol, köprü, su kanalları, katedral yapımı gibi eserler inşa edilmede ileri seviyeye ulaşıldı. Özellikle 17.yüzyıl sonu ve 18. Yüzyılda buhar makinalarının keşif ve kullanımında ve tekstil sanayinde, demiryolu mühendisliğinde önemli gelişmeler oldu. Avrupada ilk mühendislik okulu, 1747’de Fransa’da  açıldı, daha sonra Avusturya’’da (1815), İngiltere’de Fransa’dan 150 yıl sonra (1903) açıldı.  Amerika’da ilk mühendislik okulu yine Fransa’dan 100 yıl sonra (1830) açıldı. Osmanlıda ilk açılan mühendislik okulu, 1776’da kurulan askeri amaçla Gemilerde teknik personel  istihdam edilmek üzere kurulan Mühendishane-i Bahrii Hümayundur. Daha sonra yine askeri amaçla 1795’te topçu subayı yetiştirilmek üzere Mühendishane-i Berrii Hümayun mektebi kurulmuştur. Bu okul daha sonra İstanbul Teknik Üniveritesi olmuştur.

19.Yüzyılda Avrupa’da yer altı ve su altı tünelleri, su kanalları inşası, çeliğin inşaat işinde kullanımı ve Eyfel Kulesi’nin inşası sonrasında yapılan Metro inşaatlarında büyük ilerlemeler kaydedildi.

Avrupa’dan 100 yıl sonra Amerika’da mühendislik çalışmalarına başlanabildi. İlk mühendislik çalışmalarına eyaletler arası yolların, su kanallarının ve demir yollarının yapımıyla başlandı. Daha sonra madencilikte ve petrol üretiminde büyük gelişmeler oldu. Elektriğin keşfi ve kullanımı ile aydınlatma, telekominikasyon ve otomobil sanayinde de çok büyük gelişmeler oldu. Mühendislik alanında çeşitli meslekler oluştu.

 20.Yüzyıla girildiğinde mühendislikte yeni çalışma alanları ortaya çıktı. İnşaat alanında çimento, çelik, aleminyum ve betonarme kullanımı arttı. Motor sanayinde içten yanmalı motorlarla, dıştan yanmalı buhar ve gaz tribünleri gelişti. Uçakların icadı ile oluşan üstün teknoloji ile 1.ci dünya savaşında kitlesel insan kayıpları oldu. Bu arada elektrik, elektronik ve motor teknolojisi gelişti. 2.Dünya savaşı sonrasında mühendislik harikası icadlar peş peşe geliştirildi. Havacılık ve uzay çalışmalarında ileri mesafeler alındı. Petro kimya ve nükleer mühendislikte büyük gelişmeler oldu. Radyo ve TV günlük hayatın bir parçası oldu. Mühendislik alanında uzmanlaşmaya gidildi. Endüstri Mühendisliği, sistem mühendisliği, otomasyon mühendisliği gibi yeni uzmanlık alanları doğdu.

Türkiye’de Cumhuriyet döneminde mühendis ihtiyacının çok fazla olmasına rağmen ancak çok partili döneme geçiş sonrasında (1950 yıllarından sonra) mühendislik okulu sayılarında artış olmuştur. 1955 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi, 1956’da Ortadoğu Teknik Üniversitesi Kurulmuş, daha sonra 6 adet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi adı altında Teknik eğitim veren Yüksek Okullar açılmıştır. Böylece Türkiye’de Mühendis açığı kapatılabilmiştir. 2000’li yıllara yönelik projeksiyona göre yetişecek mühendis potansiyeli, Ülke dışında müteahhitlik hizmetlerinin gelişmesi yönünden önem arz etmektedir. 1990’lardan itibaren artık Türk Mühendislik Firmaları, kazandıkları tecrübe ile dünyanın pek çok ülkesinde tercih edilir bir seviyeye gelmiş bulunmaktadır. Şüphesiz bu gelişme Türkiye’nin yetiştirdiği mühendislerin başarısıdır, denilebilir.

Doğan Altınbilek