İnsanlık tarihine bakıldığında, başlangıcından günümüze kadar genelde iki cepleşme içerisinde bir mücadelenin olduğu görülür. Bir tarafta karanlığın değişik tonlarında peş peşe sıralanan beşeri ve felsefi karakterli ideolojiler ve bunlara dayalı düzenler (liberalizm, kapitalizm-sosyalizm, komünizm. faşizm gibi), diğer taraftan aydınlığın değişik tonlarında sıralanan ilahi karakterli dinler ve bunlara dayalı nizamlar Peygamberlerin tesis ettikleri şeriatlar) dır. Ki bu durum tabii ki kader-i ilahinin bir cilvesidir. Kâh bir taraf, kâh ötür taraf galib gelmekte, insanlık neye irade etmişse, takdir o istikamette gerçekleşmektedir.


Kim ne derse desin bütün sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi mücadelelerin temelinde bu cepheleşme hareketi yatmaktadır. Ki yapılan mücadelenin perde arkası komutanları da, şüphesiz ya filozoflar (İdeologlar) yada peygamberlerdir.


Tarihi hakikatlere bakıldığında, ideolojiler (beşeri-felsefi fikir sistemleri) genelde inkar, tefrit ve ifrata götüren bilgi kaynakları olarak insanlığa mâl olmakta (Zulme, sarhoşluğa, uyuşukluğa ve kavgaya, baskıya, anarşiye sebep olmakta). Gerçek-Hak dinler ise tevhide, sağlam inanca ve doğruya götüren (Refaha, huzur ve saadete vesile) bilgi kaynakları olarak insanlığa mâl olmaktadır. olmaktadır. Her ne kadar tüm ideolojik sunuşlarda da; refah, mutluluk-huzur ve barış vaad edilmekteyse de, hakikati araştıran, dünyaca meşhur bitaraf ilim adamlarının yazdıklarına ve söylediklerine bakıldığında; söz konusu hedeflere ulaştıran yolun ideoloji yolu olmadığı, din yolu olduğu, özellikle tevhidi gözeten dinin bu hedefe ulaştıracağı belirtilmektedir. Ki bu dinin de İslâm olduğu belirtilmektedir.

Evet! En son olarak insanlığa tebliğ edilen tevhid dininin, bin dört yüz küsür yıldan beri ama devlet seviyesinde, ama millet veya cemaatler seviyesinde yaşatılan İslam dini olduğu bilinmektedir.

Kim ne derse desin, İslâm dini; her asırda yeniden doğmuşcasına, insanlığın bütün meselelerine çözüm getirecek anahtar niteliğinde bir rahmet hazinesidir. Bozulmamış vahye ve sade ilhama dayalı haiz olduğu Kültür hazinesi (Kur’an’ın emirleri ve yasakları) ile sünnet denilen tamamlayıcı nitelikte peygamberimizin yaşam seyri istikametinde buyurduğu öğütleri; adeta mutluluk reçetesi gibidir. İslamiyet, huzurlu yaşama yoludur.

Ahiret hayatı kadar dünya hayatına da önem veren, madde ve ruh bütünlüğünün birlikte kavrayış ve tepkisi ile yaradılışa uygun imkânlar sunan, ilim ve akılla çatışmayan, ilmin ve tekniğin gelişmesinde yardımcı ve destek olan, zamanın her devresinde uygun ve sağlam ahlaki esaslar vaaz eden, hayır ve şerrin sınırlarını en ince detaylarına kadar çizen, gösteren, gerekli olan müesseseleri gergef gibi işleyip dokuyan, ruhi ve manevi ihtiyaçları karşılayan İslam dini, insanlık için doyum olmaz bir nimet, mutluluk ve saadet anahtarıdır.

– İslâmiyet, gerçek din ve inanaç olmanında ötesitinde ah1akla, içtimaiyatla, hukukla, iktisatla, ilim ve Fen ile kısaca her konuda insanlığa yol gösterecek bir dindir. Oysa sonradan bozulma dinler’de bu özellikler yoktur.

Özellikle islâmla gelen Kur’an-ı Kerim’deki Ayetler-kanunlarda. tabiata ve ilme ters hiç bir şey bulunmamaktadır.

İslâm’la diğer tahrif olmuş dinleri ve ideolojileri karşılaştırdiğımızda, ilkel dinlerin ve diger bozulmuş-tahrif edilmiş tevhid kökenli dinlerin, ne kadar manasız, karmakarışık, ruhu bulandıran dinler olduğu açıkca anlaşılmaktadır. O nedenle bütünüyle inkar eli değmiş diğer mukaddes kitapların, islamın mukaddes kitabı Kur’an la bir tutulması da mümkün değildir.

Yahudi ve hristiyan din adamları ile ilim adamları, tarih boyunca Tevrat ve İncil’deki tahriflerden, ilim ve mantığa ters gelen hükümler dolaysıyla öteden beri din ve ilim arasında büyük uçurumlara sebebiyet vermişlerdir.

Dünyayı ahiretin tarlası, ahireti de dünyanın devamı kabul eden İslamiyet; bedenle ruh, madde ile mana, ahlâk ile iktisat arasındaki dengeyi sağlamak suretiyle sağlıklı bir toplum nizamı kurmayı amaçlamaktadır.

Ekonomik cihetle faizi ve servetin muayyen ellerde toplanmasını yasaklayan islam, batıda vücud bulmuş olan Kapitalizmin de Komünizmin de üstünde bir ekonomik nizamı insanlığa yaşatmıştır.

Peygamber Efendimiz vefat etmeden önce yukarıda belirtilen konularla ve İslamın mahiyeti ile ilgili olarak en son hac ziyareti yaptığı sırada hacılar üzerinden Müslümanlara ve tüm insanlığa yönelik yaptığı konuşma , esasen İslamı yeterince tanıtmakta olduğundan, onun ağzından müslamanların nasıl olmaları gerektiği şöyle belirtilmektedir.
 
‘Ey İnsanlar, Cahiliyete ait olan her şeyi bugün çiğniyorum. 0nIarın hepsi kaldırılmıştır. Kendisinde başkasına ait bir emanet olan o emaneti yerine Versin. İyi bil iniz ki faiz haram kılınmıştır. Cahiliyet devrinin faizleri kaldırılmıştır, Borçlular alacak1ılara ancak aldıkları parayı vereceklerdir. Cahiliyet günlerinde güdülen kan davaları tamamiyle yasak edilmiştir.

Ey İnsanlar, artık şeytan sizin memleketinizde yeniden sözünü geçirebilmek ümidini kaybetmiştir. Lakin siz önemsiz sandığınız bir şeyde şeytana uyarsanız onu sevindirmiş olursunuz. Öyle ise din işlerinde böyle bir şeyden sakınınız.

Ey İnsanlar, Sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız,kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. KadınIar size Allah’n bir emanetidir. Onlara nezaketle muamele ediniz. Ne siz, ne onlar namus ve iffetlerinizi bozmıyacaksınız. İzniniz olmadıkça istemediğiniz bir kimseyi evinize sokamazlar. Bir kadının, kocasının izni olmadıkça onun malından bir şeyi başkasına vermesi caiz değildir.

“Hizmetçilerinize gelince, onlara yediğinizden yediriniz, Ve giydiğiniz kumaştan onları giydiriniz. Affedemiyeceğiniz bir kabahat işlerlerse onlara izin veriniz, fakat asla eziyet etmeyiniz; çünkü onlar da Allah’ın kuludurlar.

Ey İnsanlar, Muhakkak ki,AIIahınız birdir. Atanız birdir.Hepiniz Adem’densiniz; Adem de topraktandır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük, ancak fazilettedir. Bu sebebie bütün müslümanlar yekdiğeriyle kardeştir. Hepiniz ortak bir kardeşliğin üyelerisiniz. Birinize ait olan bir şey, gönlünüzün rızası olmadıkça başkası için helal olmaz. Zulüm yapmaktan kendinizi koruyunuz. Halkın haklarını zulümle almayınız. Benden sonra kafirlerin yaptığı gibi sakın birbirinizle boğuşmayınız. Size birşey bırakıyorum ona sımsıkı sarılın. İşte o şey, Allahın kitabı Kur ‘andır.  

“Ey İnsanlar, Aşırılıktan sakınınız. Öncekilerin yok olmasının sebebi dinde aşırılıklara gitmeyin. Haccın usullerini benden öğreniniz. Kesin olarak bilmiyorum ama, belki bu yıldan sonra bir daha haccedemem.”
“Allaha ibadet ediniz. Beş vakit namazınızı kılınız.0ruç ayında orucunuzu tutunuz. Emirlerime itaat ediniz ki, Allah’n cennetine giresiniz.” 

Yukarıda buyurulan emir ve öğütlerde bulunan bir peygamberin vesile olduğu İslam dini ile diğer dinler veya ideolojiler-felsefi görüşlerin bir tutulması mümkünmü…

Ali Kömürcü