İÇİNDEKİLER

 Demokrasi, Gerçek mi Kurgu mu?

 Uzlaşma Sanatı Olarak Demokrasi

 Demokrasinin Kurumsal Çatısı

 Demokrasi ve Liberalizm

 İnsan Doğası ve Politika

 Demokrasinin Ahlâki Temelleri

ÖNSÖZ

Demokrasi konusuna ahlakî yaklaşım çoğu kimselerde olağan dışıymış gibi gözlemlense de, siyasal bilimcilere aciz veya yeni ya da gerçek dışı bir antika gibi gözükür. Bilimin mesleğindeki yerini önemseyen ya da konusunun ‘ahlaken doğal’ olduğunu düşünen siyasal bilimci profesör Hallowel’in yaklaşımını, açıklığa davet edici nitelikte  bulacaktır. Oysa, gerçekçilerin, gelenekçilerin, Aristotelyanlann veya neoskolastiklerin – tanımlanmakta hangi adı seçmiş olurlarsa olsunlar – yeniden başgöstermesi, eski ahlakî inancı; doğru araçların seçimi anlamında (sağduyu meziyeti ile nitelendirilmiş) ön plana getirir ve rasyonel olarak saptanmış nesnel sonuçlara varış siyasetin en temelinde yatar.

Profesör Hallowel’in bu alana katkıları olağanüstü niteliktedir ve yazarın Walgreen Vakfı konferanslarını esas alan bu eser, O’nun düşünüş ekolünü daha iyi anlamak için sunulmuştur.

JEOROME G. KERWIN, Başkan

Charles R Walgreen Foundation for

the Stüdy of American Institutions

  1. DEMOKRASİ-GERÇEK Mi, KURGU MU?

Pareto, bu yüzyılın başında, “Evrensel oy Kullanma Hakkı’ olarak adlandırılan yeni Tanrı kimdir?” sorusunu sordu. Ve bu soruyu şöyle yanıtladı, ” O, ne tam anlamı ile tanımlanabilir, ne daha az esrar perdesiyle örtülü, ne ilahî güçlerin bulunduğu gerçeğin solgun yüzünden daha da ötede, ne de kendi teolojisinde, onlarınkinden daha az veya çok korunmuş çelişkiler içerisindedir.

Evrensel oy kullanma hakkına tapanlar, kendi tanrıları tarafından yönlendirilmezler. Onu yönlendirenler kendileri ve onun ne şekilde ortaya çıkması gerektiğini, parmaklarının uçlarını oynatarak belirtmektedirler. Çoğu kez, ‘Çoğunluk Yönetimi” nin kutsallığını ortayâ koyarak, dahası küçük bir azınlığı oluştursalar da, çoğunluk yönetimini engelleyen taktiklere direnen ve bazı belirli durumlar dışında, ‘‘ilahî akıl” için tütsüler yakan, hile, sahtekârlık ve rüşvetin çok yakın dostlarıdırlar. (1)

Hükümet şekli ne olursa olsun, ne adla adlandırılırsa adlandırılsın, o daima bir İtalyan sosyoloğuna göre, kandırarak veya şiddet kullanarak yöneten, azınlık elitinin yönetimidir.

Günümüzde birçok entellektüel bu yargı üzerinde görüş birliği içerisindedirler. Demokrasi köklerinin objektif gerçeklikten kaynaklandığı konusundaki her hangi bir görüş çok zayıf olduğundan dolayı kabul edilemez. Yani kendi kendini kandırmanın bir şekli olduğundan dolayı, siyasal bilimciler bundan kurtulmanın yollarını aramalıdırlar. Pareto’nun genelde siyasal felsefenin aldatıcı karakteri ve özelde de demokratik siyasal teori üzerindeki görüşleri bütünüyle çok etkileyicidir, bunun sebebi ise bilimsel yargı olarak ilân edilmesidir. Pareto (1915-16), kendi eseri ‘Tarattato di Sociologia Generale’ de sosyal gerçekliğin basit bir bilimsel tanımlaması ve bu nedenle, bütünüyle metafizik spekülasyonlar, öncül prensipler, ahlakî değerlendirmelerden arındırılmış olduğunu iddia etmektedir. Daha önceden “iç güdüler” olarak adlandırılan fakat ondan daha da karışık temel altı “kalıntı” ile insan motivasyonunu açıklayan Pareto, diğer çağdaş entellektüeller gibi insan davranışlarının akla uymayan özelliklerinden etkilenir. Bütün siyasi felsefeler, etik sistemler, dinsel düşünceler ve metafizik teoriler, Pareto’ya göre, özünde, hakim olan kalıntının sözel tecellisinden başka bir şey değildir.

Bunlar bütünüyle tek bir kavram olan “türev” (2) altında toplanabilirler. Pareto iddia etmektedir ki, “türev” doğru oluşu nedeniyle kabul edilmemiş veya yanlış olması nedeniyle reddedilmiş olup, kalıntılara karşı geldiğinde kabul edilmiş aksi halde reddedilmiştir. Yalnızca, bilirnsel teoriler akla uygun (rasyonel) dirler. Gelişme, demokrasi, adalet, milliyetçilik, uluslararasıcılık ya da sosyalizm teorilerinin tümü akla uymayan türevlerdir. “Doğal haklar”, “adalet” veya “hukuk”a olan inanç bir tür boş inanç ya da önyargıdır. Bunların hiç birisi de bilimsel kavramlar olmadığından sonuçta hiçbiri rasyonel olarak ortaya konamamıştır ve kanıtlanamamıştır. Fakat, her nasılsa, “türevler” sosyal değişmeyi belirlemede o kadar önemli değillerdir, çünkü insan düşünceler tarafından değil, “kalıntılar” tarafından motive edilirler. Pareto der ki: Teolojistler, metafizikçiler, felsefeciler, siyaset, hukuk ve etik teorisyenler; belirtilen bir sıralamayı olduğu gibi kabul etmezler. Türevlere öncelik tanıma eğilimindedirler.

Kalıntı olarak adlandırdığımız şey, onların gözünde, aksiyon ya da yürütmenin bir sonucudur. Fakat, kural olarak onlar türevler konusunda bir uzlaşma içerisinde olmadıkları halde, yüzleri morarıncaya kadar tartışırlar ve aslı olmayan türevler kullanarak sosyal değişmenin şartlarım değiştireceklerini düşünürler. Onlar açısından bu tümüyle bir aldatmacadır. Bu anlamsız pazarlıklar (tartışmalar) ın insanların çoğuna ulaşamadığını idrakten yoksundurlar. İnsanlar, onlar için nasılsa başlangıç ya da sonu oluşturmazlar ve gerçekten anlamı belirli kalıntılara saygı duyulması gerektiğinden, saklanmaya karşı çıkarlar” (3)

Bütün felsefi söyleşiler, tartışmalar ve etik değerlendirme teşebbüsleri, pazarlık şekilleri bir yaylı sazın telleriyle yapılan egzersiz veya sadece bir kalemle yapılan karalamalardır. Zira, insan kaderi akıl tarafından değil, aldatma, yalan ve güç tarafından belirlenmektedir. Hükümet, propaganda amacı için azınlık tarafından yönetilir. Gerçekte, Pareto, “hükümet etme sanatı”, kişinin duygularını tahrip etmek için enerjisini boşuna harcaması değil, sağladığı avantajı kullanmak üzere çareler aramasıdır… Duygularına körü körüne teslim olmaktan kendini kurtarabilmiş kişi, kendi amaçlan için, diğer kişilerin duygularını kullanmaya muktedir” demektedir. (4)

Ve bütün bunlar, hükümet üzerinde yeni bir derinlik, bilim toplumundaki yeni gelişmenin ortaya koyduğu “sosyoloji” tarafından ortaya kondu. Fakat gerçeği söylemek gerekirse, Thrasymachus, bunu M. Ö. dördüncü yüzyılda ortaya koydu ve Machievelli, hükümet etme sanatı üzerinde, benzer duyguları 16.cı yüzyılda ifade etti. Pareto’nun yaptığı ise bilimsel araştırma görünüşü altında, oldukça eski şüphesiz argumenti yeniden ortaya çıkarmış olmaktır. Profesör Melvin Rader’in işaret ettiği gibi: Pareto’nun kitabının avantajı, yalnızca merhametsiz taklitler önermesinden değil, fakat bilincinin ansızın ortaya çıkardığı ağrılara karşı zekice bir korunma sağlamasından oluşur. Gücün arzusunu desteklemekle, O, bilimsel prestijin korunmasına yardım etmektedir. “Logico-experimental” metodun bir savunucusu olarak, Pareto, kitabının sayfalarını matematiksel işaretler ve grafiklerle, bir çoğunu mükemmel bir amaç için kullanarak süslemektedir. O, görünüşünü, çok büyük miktarlarda indüktif delilleri sıraya koyarak, değerlerin tam anlamıyla duygusal olduğu görüşü ile ispatlanmaktadır. Böylece o, teorinin uygulama ve duygusallıkla kirletilmesini önleme amacıyla, bilimin cesur bir koruyucusu olarak ortaya çıkar. Bilimsel saflaştırıcı rolünü, üzerine aldığı için, nedensel ilişkileri arayan okuyucu, onun argumenlerini yanlış anlama eğiliminde olabilirler. Yazıları, akla dayalı yaşam üzerine bir saldırıdır ve onun bilimsel yönteme katı bir şekilde görünen bağlılığına rağmen doğrudur. Gerçeği söylemek gerekirse, o boş yere bilimsel alan sınırlamaktadır ki, var olmanın büyük bir bölümünü şiddet ve sabıra bırakmaktadır. (5)

John H.Hailowell

Kaynaklar

1. Vilfredo Pareto, The mind and Society (4 Vols: New York, 1985), Vol IV. Par 2183, Alıntılar, Harcourt, Brace ve Co’nun izniyledir

2. Pareto’ya göre “Sosyal ilişkili temel teoriler, kalıntılar ve türevlerden meydana gelir. Kalıntllar duygusallığın görünümüdür. Türevler, mantıkî muhakemeler, anlamsız muhakemeler ve türev amacı için kullanılan duygusallığı göz önüne alır; bunlar insanoğlunun düşünceye karşı açıklığını görüntüler. Eğer bu açlık sadece (Logico – experimental) (yani, deneysel – bilimsel) muhakeme ile tatmin edilseydi türevler mevcut olmayacaktı. Ancak in- sanın öğrenme açlığı çok sayıdaki yoldan tatmin edilebilir; (Pseudo-experimental) muhakeme ile duygusallığı çalkalayıcı kelimelerle, sonuçlanmamış ‘konuşma’ ile. İşte türev böylece varlık kazanmıştır.” (İbid., Cilt III, Kısım 1401)

3. ibid, Cilt 111, Pr. 1415

 4. ibid, Cilt 111, Par. 1843

5. No Compromise: The Conflict Between Two Worlds (New York, 1939), sh. 50, Mc Miian şirketinin izniyle alınmıştır.

Not: Bu kitap, 1952’ deChicago Üniversitesi’nde Charles R Walgreen Amerikan Kurumları İnceleme Vakfının himayesinde verilmiş olan altı konferansı içermektedir. Yukarıda’ki alıntı sadece 1’ci bölüm’den bir parçadır.