TAKDİM

Bradford Üniversitesi içtimaî ilimler profesörlerinden olan Paul Coles, bu eserinde; Osmanlı fetihlerinin Avrupa’daki tesirlerini incelemektedir. Ancak, kitapta aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğunun gelişmesi, ihtişamı ve gerilemesi hususlarında açıklama denemeleri yapılmaktadır. Bu yönüyle, Osmanlı tarihi çevresinde bir tarih felsefesi vasfında olduğu söylenebilir.

Yazar, Osmanlı fütuhatının Avrupanın – kendi hesabıına uyanmasında büyük tesirleri olduğu kanaatindedir ve fetihlerle birlikte Avrupanın siyasî ve içtimaî yapısıyla ilgili tahlillerini yaparak bu düşüncesini delillendirmektedir. Avrupayı bugüne getiren oluşumda, bilinen İslâmî tesirlere ilâveten Osmanlı fütuhatının da işlenmiş olması Türk okuyucusu için ilgi çekici olacaktır. Ancak, bu tesirlerin dâha çok siyasî yönleriyle ele alınmış olduğunu ilâve etmeliyiz.

Bir kısım doğru tespitleri olmakla beraber, yazarın; Osmanlı İmparatorluğunun, yayılma ve gerileme sebepleri hakkında yaptığı açıklama ve değerlendirmelere bütünüyle katılmamız mümkün değildir. Bu açıklamalarda takip ettiği usulden çok, yazarın yabancı oluşundan ve bilgi eksikliğinden ileri gelmektedir. Yazar, tarihin sosyal baskılar ve sosyal tabakaların gerilimini ifade eden soyal nabız tarafından tayin edildiği görüşüne bağlıdır.

Bu sebeple, imparatorluk bünyesini incelerken dış görünüş ve resmi durumlardan ziyade, içtimai kuvvetler sahasının terkibini ve bunların karşılıklı tesirlerini tasvir etmeyi esas almıştır. Sosyal baskılar ve gerilimi araştırırken, bunun en genel ve müessir tayin edicisi olarak dinî-ruhî faktörleri umumiyetle ihmal etmiştir, Halbuki, meselâ İspanya Habsburgları incelenirken bu unsurun değerlendirildiğini görmekteyiz. Biz, kaideten, yabancı kültüre mensup bir tarihçinin imparatorluğumuzdaki gelişmeleri ve Osmanlı kültürünün bütün unsurlarını yeterince kavrayabileceğine kani değiliz. Yabancılar için, Osmanlı kültürünü içerden kavramak, bünyevi hususiyetlerini anlayabilmek mümkün olmamaktadır; özellikle kültürümüzün manevi yapısını…

Bu durumda, tamamen dışardan müşahedelere dayalı, objektif görünümlü mütalaalar, hadiseleri açıklamakta yeterli olamamaktadır. Mesela yazar, Osmanlı timar ve toprak sisteminin bütün içindeki yerini tayin edemediği gibi, müstakil bir müessese olarak da mahiyetini kavrayamamıştır. Benzeri eksiklikler yüzünden, zaman zaman çelişmelere düşüldüğü ve değerlendirmelerde bir istikrarın kurulamadığı görülecektir. Ayrıca Cibons gibi bazı tarihçilerin iddialarına bağlı kalındığı ve bazı hükümlere bu hareket noktalarından varıldığı görülmektedir ki, bu iddiaların ciddiyetini kaybettiği ve artık sözünün edilmediği bugün bilinmektedir.

Yukarıda işaret ettiğimiz sebeplerle, kitabı yayına hazırlarken, gördüğümüz bilgi yanlışlarının bazıları hakkında dip notu şeklinde kısa açıklamalar koymayı zaruri gördük; bunların okuyucumuzu sıkmayacağını, faydalı olacağını düşündük. Bu haliyle, Osmanlının büyüklüğünü ve Avrupa üzerindeki tesirlerini bir yabancının kaleminden, Vecdi Bürün’ün güzel Türkçesi ile okumanın, okuyucularımız için zevkli bir bilgi edinme olacağına kani olarak eseri sizlere sunuyoruz.

ÖTÜKEN YAYINEVİ

Yazarın ÖNSÖZÜ

Lord Acton der ki: «Yeni Çağ tarihi Osmanlı fetihlerinin azametiyle başlar.» Bu kitap, Lord Acton’un hükmünü doğrulamaktadır.

Kronolojik olarak, Osmanlı fetihleri 14. asrın ortasından 17. asrın sonlarına kadar devam eder. Yani Osmanlıların Avrupa’ya girerek meydana getirdikleri tehlikenin Avrupa milletleri tarafından idrâk edilmesiyle, Türklerin uzun ve yavaş gerilemesinin ilk işaretleri olan İkinci Viyana muhasarasının muvaffakiyetsizliğe uğramasına (1683) ve Karlofça muahâdesine kadar devam eder. Bu devreler içinde 1520’den 1580 tarihine kadar geçen yıllar hususî bir dikkatle takib edilmeye değer. Bu devreler sırasında, Türklerin Avrupa üzerindeki tehditkâr baskıları en kesif derecesine varmış bulunuyordu. Osmanlı akınları ve fetihleri, birbirine benzeyen hareketler olarak iki grupta toplanabilir:

a) Doğu Tuna boyları, Balkanlar, Karadeniz Avrupası;

b) Akdeniz havzası

Bu bölgelerdeki gelişmeler Osmanlı hâkimiyetini dile getirmektedir. Bundan dolayı, sınırlar tarihinde bu hal, esaslı, yaşanmış bir tecrübedir. Fakat sadece çatışma bölgelerinde bu hususu da aştığı için çok defa, daha geniş bir araştırmanın zaruretine ihtiyaç hissettirir. Dış görünüşleriyle bütün bunlar, harplerle alâkalıdır. Bununla beraber, cemiyetlerin mücadele, içiçe girme ve değişmelerinin gidişâtını kaydetmek bakımından bu malzemeyi yorumlamaya çalıştım.

Bradford Üniversitesi Danışma Bürosundan Mis John Borass, eserin hazırlanmasında bir çok el yazması vesika ve binlerce mehâzı temin etmek suretiyle yardımcı olmuştur. Aynı zamanda, dikkatli tenkit- leriyle eserin yapısında bazı hatâların yer almasını da önlemiştir.

Ayrı hususlardaki yardımlarından dolayı Mr. Ronald Devdson’a da minnettarım.

 Prof. Paul Coles