İnsanlığın Başlangıcı Vahşi mi idi?
İnsanlığın başlangıcı nasıldı? Medenî mi, vahşi mi?
Tekamülcüler (evrimciler), insanlığın başlangıcını vahşî kabul ederler. Çünkü onların felsefelerine göre insan, bir takım hayvanların evolüsyonuyla ortaya çıkmıştır. Maymun zamanla tüylü postunu bırakarak insan olmuştur. Onlara göre, maymun soyundan ortaya çıkan bu insanlık, mutlak bir cehalet ve vahşet içindedir.
Halbûki insanlık tarihi tetkik edilirse görülecektir ki, geçmişte bir çok medenî kavim yer yüzünde hükümrân olmuştur. Tabiî ki bu yapı hep aynı doğrultuda gitmemiş. Zaman olmuş bunlar, sahip oldukları kültür ve medeniyetten uzaklaşarak ibtidai, yani ilkel kavimler haline gemişler, zaman olmuş yerlerini başka kavimler almıştır. Nitekim yakın geçmişte, nice imparatorlukların, sahip bulundukları kültür değerleriyle beraber yerle yeksan oluşuna tarih şahittir. Son yapılan araştırmalar, insanlık tarihinin medenî olarak ve belli bir kültür seviyesiyle başladığını ortaya koyuyor.
Prof. Gish, “Fosiller ve Evrim” adıyla tercüme edilen kitabında, ilk insanların toplulük halinde yaşadıklarını belirir. Zamanla mevcut kaynakların artan nüfus karşısında yetersiz duruma gelmesiyle bu topluluk fertlerinin de küçük gruplar hainde yer yüzüne dağıldıklarına işaret eder. Farklı ülkelere giden ve birbirinden iyice koparak aralarındaki irtibat kesilen bu grupların çoğalmaları da yine kendi içlerinde olmaya başlamıştır. Önceleri aynı yerde bulunmuş olan gruplar, daha sonra bu bütünün üyeleri olarak çoğalmaya devam etmişlerdir. Bu gupların her birisinde yüksek oranda melez meydana gelerek gruplar arasındaki fertlerin genetik yapılarında farklılık ortaya çıkmıştır. Neticede bu gruplar çeşili kabile ve ırkları hasıl etmiştir. Topluluğun orjinal merkezinden ayrılan küçük grupların bir kısmı, önceden sahip oldukları bilgi ve san’atlarını devam ettirirken, bazıları bunları kaybetmiştir. Bu kaybetme muhtemelen bazı faktörlerin tesiriyle olmuştur. Meselâ; önceleri yağmacı akınlara karşı arazilerini müdafaa için silâh yapma ihtiyacı duyan gruplar, toplumdan ayrılarak geniş ve boş sahalara yayılınca, bu ihtiyacı hissetmez
oldular. Böylece silâh yapımı terkedilmiş, toplayıcılıkla sağlanan az bir gıda gruba kâfi geldiğinden bazı kabilelerde önceki ziraat işleri bırakılmıştır. Bu devrede her grup kendi içine kapanık yaşadığından san’atlar komşu gruplar arasında karşılıklı değişmeden mahrum kalıyordu. Sonuçta, ‘ürkme” olarak ifade edebileceğimiz hususlar bazı kabilelerde gecikmiş, hatta çok iptidâi seviyeye doğru dejenere olup bozulmuştur.
Filipin adalarının güney ucunda Mindanso şehrindeki Tasaday halkı, yukarıda işaret edilen topluluk tipine iyi bir örnek teşkil eder. Bu topluluk, başlangıçta Filipin yerlileriyle birlikte yaşıyorlardı. Filipin yerlileri bu devrede, ziraatla uğraşıyorlar, çeşitli iptidai âlet ve silâh yapıyorlardı.
Adem Tatlı