Biyoloji bilginleri, “Canlı” varlıkları, “Cansız” varlıklardan ayıran özellikler, belli başlı 12 noktada toplanmaktadırlar. Bu özellikleri şöylece sıralayabiliriz :

1.Üreme: canlı varlığın, kendi türünden olan yavrularını meydana getirerek aynı türün devamını sağlaması

2.Hareket Etme: Organizmanın bir parçasını ya da tamamını hareket ettirebilmesi
3.Beslenme: Çevredeki yiyecekleri alması
4.Sindirme: Dışarıdan aldığı karmaşık yapıdaki yiyecekleri, basit kimyasal bileşiklere dönüştürmesi 
5.Taşıma: Hücreler için gerekli olan maddeleri hücrelere taşıma ve gereksiz olanları dışarıya atma
6.Soluma: Alınan yiyeceklerin içeride yakılarak, hareket ve fiziki diğer faaliyetleri yapabilmek için gerekli enerjinin meydana getirilmesi.
7.Birleştirme: Basit maddelerin sentez edilerek, karmaşık Öz’ler meydana getirilmesi
8.Hazmetme: Sindirilen maddelerin, büyüyüp gelişmesi için, canlı yapılar haline dönüştürülmesi
9.Büyüme: Birleştirme ve hazmetme sonunda sayıları ve hacimleri
artan hücrelerin çoğalımı
10.Boşaltma: Metabolizma sonucu oluşan bir kısım atık maddelerin dışarıya atılması
11.Oluşturma: Organizma yapımında öz maddeler oluşturma.
12.Duyarlılık: Çevredeki değişikliklere göre uyumda bulunma ve denge
kurma (Homeo-Statis)

“Canlı” varlıkları. “Cansız” varlıklardan ayıran, bütün bu özelliklere rağmen, ‘Canlı Varlıkların Kökeni” konusu, günümüzde de, kesin olarak
belirlenmiş değildir. Bu nedenle, birçok bilgin “Biyolojik Varoluş”u incelemeye giriştiklerinde, konuyu “Nükleik Asitler” yönünden ele alarak araştırmalarına başlamaktadırlar. Bilindiği üzere, “Nükleik-Asitler”, “Canlı” varlıkların, hem “Bitki” hem de “Hayvan” türlerinde bulunmaktadır. Kısaca R.N.A. harfleri ile gösterilen “Ribunükleik Asit”, hücrelerin, hem çekirdeklerinde, hem de sitoplazma’sında bulunmaktadır. D.N.A. harfleri ile gösterilen “Dezoksiribonükleik Asit” ise, “Hücre Çekirdeği”ni meydana getirmektedir. Biyolojik varoluş yönünden bu asitlerin önemi, “Canlı” varlıkların türden türe iletimindeki “Kalıtım İşlemi”nde başlıca rolü oynamalarındandır. Bu durumu göz önüne alan biyoloji bilginleri, “Yaşamın Kökeni” konusunu incelemeye, bu asitlerle başlamaktadır. Çağımız ünlü biyoloji bilgini Isaac Asimov, “Biyolojik Bilimler” adlı kitabında. “Yaşamın Kökeni” başlıklı bölüme girerken, şöyle yazmaktadır:
Yaşam’ın ana yapısını bilebilmemiz için, işe “Nükleik Asit Molekülleri”nden başlamamız gerekmektedir. Hiç kuşku yok ki, “Yaşam”ın varolabilmesi için, bu ‘Öz Varlığın’ olması gerekmektedir. D.N.A. olmaksızın, “Canlı bir
varlığın “Üreyebilmesi” olanaksızdır. Aynı şekilde, bizim “Yaşam” adı verdiğimiz şeyin, başlaması da olanaksızdır. Yaşayan maddeleri meyda-
na getiren bütün bu Öz’ler, (Enzimlerin ayrışması ile meydana çıkan bütün özler ve enzimler), sonuç’da gelip D.N.A’nın analizine dayanmaktadır.

Kısacası D.N.A. nasıl varolmakta ve “Yaşam” nasıl başlamaktadır?
Bu soru, bilimde, her zaman çekinilerek sorulmuştur. Çünkü, “Yaşamın Kökeni” konusunda, hem “Din” ler açıklamada bulunmakta, hemde bilimsel tespitlere göre açıklamalar yapılmaktadır. Ki bazı hallerde bilimsel tespitlerle dinsel açıklamalar çelişmektedir. Bilimsel tespitlere göre genelde mataryalist çerçeveden açıklamalarda bulunulmakta, bu durum haliyle bilim adamalarını zor durumda bırakmaktadır.

Mataryalist çerçevede de olsa ilk defa 1924 yılında Sovyetler Birliği’nde Biyo-Kimya bilgini Aleksandr İvanoviç Oparin tarafından yayınlanan “Yaşamın Kökeni” adlı kitap ta, (1936 yılında İngilizceye çevrilmiştir.) “Yaşamın Kökeni” konusunda açıklamalarda bulunulmuştur. Sonraki yıllarda, yaratılış gerçeği ile tenakuz olmadan geniş açıklamalar yapılmıştır.

Sadeleştiren: M.Kutlu Aytuğ

Kaynaklar

1.HOLLEMAN A. F. RİCHTER F, Organik Kimya (Cilt I). Çeviren: Cemil Dikmen. İstanbul 1947

2.GÜROL OKAY, Organik Kimya 1, Biltav yayınları. Ankara-1989