Dinin ve Milliyetçiliğin Siyasete Alet Edilmesi Meselesi
Elbette dünyevi bir maksatla dindar görünmek, kutsal değerleri öne çıkararak, siyasi rakiplerin bu yönden eksikliğini, kusurunu ileri sürüp alt etmeye çalışmak yada kutsal bilinen kavramlar üzerinden sözlü, yazılı propagandalarla toplumu etkilemek; hakiki dindarlarca yapılmaması gerekir.
Din namına siyaset yaparak, iktidara gelen siyasiler, hukumet ettiği sürede halkın nezdinde basarili olamadiklari zaman, zayıf imanlilar ve din karşıtı görüşü haiz siyasiler, başarısızlığın faturasını siyasi iktidarla birlikte dine de keserler ve ister istemez dine zarar verirler.
Eğer ki, din siyasete alet ediliyor suçlaması yapan siyasi rakip ve hasımlar, sık sık islamı ve Müslümanları tahkir ediyor, aşağılıyorlarsa, onların bu tür suçlamada bulunmalarının bir önemi yoktur. Bunların siyasi rakip olarak görülmesinden ziyade, dine ve imana zarar veren fasıklar-sapkınlar olarak görülmesi gerekir.
Böylelerine karşı, elbette islam ahlakı ve ahkamı çerçevesinde hareket edilmelidir. Ki o da, şahsiyet yapmadan, tahrik ve tahkir etmeden, Siyasilerin ve bilgili müslümanların sağlam kaynaklara dayalı cevaplar vermeleriyle olur.
Aynı şekilde bir diğer siyasi istismarda farklı ırka veya kavme mensup olmanın, üstünlük göstergesi olarak ileri sürülmesidir. Ki bir kavmin şu veya bu sebepten kendini farklı veya üstün görmesi yanlış olduğu kadar, insani bir davranış ta değildir. İslam dininde Arap’ın, diğer kavimlere bir üstünlüğü olmadığı gibi diğer hiçbir kavmin de, Arab’a üstünlüğü yoktur, hükmü; Ayetlerde ve hadislerde vurgulanmıştır.
Esasen fıtri olarak insanlar, kendi ailelerine nasıl ki yakınlık hissi ve sevgi duyarsa, mensup olduğu ve ayni dili konuştuğu kavmine de yakınlık ve sevgi duyar. Ki bu duygu, üstünlük duygusuyla karıştırılmamalıdır.
Bu duygu da, iyi ve müspet yönde kullanılmalıdır. O nedenle Müslümanların, kendi kavmine sevgi duyması kavmi üstünlüğü pekiştirme anlamında, düşünülmemeli-değerlendirilmemelidir, tersine bütün Müslüman kavimlerin, ümmet bilinci altında birbirlerini dost-kardeş kabul etmeleri ve birbirine saygı sevgi göstermeleri, dini emir olmasından; ister istemez bu yönde değerlendirme yapmak durumu vardır.
Esasen Müslümanlarda ‘Ümmet’ şuurunun olması, ayrıca kavmi üstünlük gütmeyi önlemekte, bu anlayış; ister istemez farklı kavimlerin fertleri arasında evliliklerin fazla olmasına imkan sağlamaktadır. Nitekim Anadolu da yaşayan Müslüman Türkler ve Kürtler arasında oluşan evlilikler dolaysıyla ırkı farklılık ve üstünlük hiç dile getirilmemekte, aradaki lisan farklılığı da, hiçbir zaman önemsenmemekte, bu sayede islam kardeşliği ve ümmet şuuru, kalplerde ve dimağlarda öteden beri devam etmektedir.
O nedenle 7 göbek Türklüğünü muhafaza etmiş olsa da, olmasa da Türk milliyetçiliği, üstün millet anlamında değerlendirilmemeli, olsa olsa islama hizmet misyonu ile değerlendirilmelidir.
Şu da bir gerçektir, ki Türk kavmi, kendine ırkı bir pay çıkarmasa da, diğer Müslüman kavimler, hatta gayr-i müslim kavimler, Türk kavmi için başka anlamlarda (İslam’ın kılıcı, İslam’ın süngüsü gibi) tanımlamalar yapmakta ve ona yukarda belirttiğimiz misyonu yüklemektedir.
M.Kutlu Aytuğ