60 yaş altındakiler pek hatırlamazlar. 50 yıldır ülkemizde şehirlerde açık olarak  ayrımcılık başlatıldı. Daha önce ülkemizde ayrımcılık yoktu, diyebilirim.

Evet! 1940/50 doğumlu olanlar, bulundukları şehirde veya semt de, hangi tarafta hangi dilde (Kürtçe, Arapça, Arnavutça, Tatarca, Çerkezce) konuşan komşuların mevcut olduğunu biliyordu, fakat aile büyüklerinin ve o zamanın çocukları olan bizlerin arasında en ufak bir ayrımcı tavır ortaya konulmuyordu…

Aynı şekilde bazı komşular camide hiç görünmedikleri için onlara da kızılbaş yada alevi deniliyordu. Ancak onlar da ötelenmiyordu. Aile büyükleri arasında ev ziyareti olmasa da selamlaşma, hal hatır sorma eksik olmaz, biz çocuklar arasında da, hiçbir ayrışma, öteleme olmazdı…

Çok iyi hatırlıyorum. İlk ayrışma 1960 ihtilali sonrasında başladı. CHP güdümlü İhtilal; muhafazakar-dindar kesimin desteği ile iktidar olan DP’ye ve onun destekçilerine karşı ayrımcı-öteleyici ve aşağılayıcı bir tavır alındı… Bu siyasi ayrışma daha sonra ideolojik ayrışmaya dönüştü. Daha sonraları da ideolojik ayrışma, kavmi ayrışmaya dönüştü…

Kim ne derse desin kavmi ayrışma halen devam etmekte ve maalesef bu ayrışmaları ortadan kaldıracak ciddi bir gayretin gösterilmesine de, pek çoklarınca tepki gösterilmekte…

Evet! Ben ki ideolojik ayrışmanın olduğu zaman sürecinde karınca kararınca bunun önüne geçmek için milliyetçilik ve mukaddesatçılık ruhu ile içi doldurulan milli ideolojinin-ülkücülüğün safında yer aldım. Önceleri bir çok arkadaşımızın yaptığı gibi gözü kara mücadele içerisinde kendimi buldum. Daha sonra bu mücadeleyi kelemle devam ettirdim. Gerçek o ki, o zaman nasıl mücadele etmek gerekiyorsa o şekilde üzerime düşeni  yaptım. Ne yaparsam yapayım Allah’la rabıtamı hiç koparmadan yaptım. İnşallah Allah hesabımızı kolay görür.

Evet! Aynı amaç (ülkücü ideoloji) için birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşların bir kısmı benim gibi hangi şekilde olursa olsun ayrışmanın-ötelemenin doğru bir düşünce olmadığına inanarak yollarına devam ettiler ve bizlerin çocukluk zamanımızda ki gibi ayrışma-ötelemenin olmadığı bir ortamın oluşması için gayret sarf ettiler…

Diğer bir kısım arkadaşlarımız ise ayrışma-öteleme düşüncesini devam ettirmekte, ne var  ki  bu ayrışma-öteleme bu kez ideolojik değil, dinimizin-itikadımızın kabul etmediği kavmi anlayış istikametinde yapılmakta…

Bu anlayışın benimsenmesinin en başta gelen sebebi, muhatabın yani PKK kavmiyetçilik ve bölücülük yapması gösterilmekte. Ancak unutulmamalıdır, ki yanlış, bir başka yanlışla düzeltilemez. Kaldı ki değil Türklerin kaderi, Kürtlerin kaderi de böylesi yanlış düşünceye teslim edilemez.

Evet! Türkler, ne kendi kaderlerini,  ne de asırlardır birlikte yaşadığı Kürtlerin kaderini, böylesi yanlış düşüncelere sahip siyasetçilere ve yöneticilere bırakmamalıdır.

MHP  parti politikası, 2016 15 temmuz öncesinde Devlet Bahçeli’ye rağmen ayrışmacı zihniyeti haiz olanlar tarafınca belirlenmekteydi. Ki bu zihniyeti haiz olanlar, Devlet Bahçeli’ye nüfüz edemeyince partiyi ele geçirmeye çalıştılar. Ne var ki başarılı olamadılar. Bizim kuşağın mensubu olarak  Devlet Bahçeli’nin, bu politikaya  itibar etmesi mümkün değildi. Çünkü o, A.Türkeş’in de bu politikaya itibar etmediğini yakınen bilenlerdendir.

Ali KÖMÜRCÜ