BİLGİ PROBLEMİ
İçindekiler
Önsöz
Giriş
Bilgi Edinme Vasıtaları
Bilgi Kaynakları
Eşyaya ve Olaylara Bakış
Bilgi Çeşitleri (Felsefi Bilgi, Dini Bilgi, İlmi Bilgi)
Bilginin Değeri
Hayata bakış ve Zihniyet Oluşumu
Gerçek Bilgiye Ulaşmada ve Dünya Barışının Tesisinde Zihniyetin Önemi
İlmi Bilgi ve Teknolojinin Dünyada ve İslam Aleminde Gelişme Süreci
Son söz
Kaynaklar
ÖN SÖZ
Bilgi probleminin önemine binaen bir grup gence seminer verdiğim sıralarda, evrim teoremini savunan 700 kişiden ibaret olduğu ifade edilen (Gazete haberinde bu sayı belirtilmekte) sözde akademisyenin, Milli Eğitim Bakanlığına yaptıkları yazılı müraacatla; yaratılış olayını teyiden orta öğretim ders kitaplarında işlenen Big-Bang teoreminin müfredattan çıkarılmasını istemeleri ve sadece evrim teoreminin müfredatta kalmasını belirtmeleri dolaysıyla onlar hesabına duyduğum üzüntü üzerine, dört başı mamur olmasa da, bu kitapcığı hazırladım.
Bilgi problemine ilişkin yukarda belirttiğin evrim teoremine ilişkin ileri sürülen yanlış bilgilerin, materyalist ilim adamlarınca, doğru ve sağlam bilgi olarak ısrarla savunulması, öteden beri ilim adına yapılan çalışmaları menfi yönden etkilemiştir. Dolaysiyla ‘Bilgi Problemi’ konusu yani yanlış bilgiden kaynaklı ilmi, felsefi, dini, ahlaki, içtimai, kültürel ve ekonomik problemlerin çözümü konusu oldukça önem arz etmektedir.
Eşya, eşhas, olaylara ve hayata ilişkin gerçeklerin; bir kısım bilim adamı ve düşünürlerce sadece ilmi ve felsefi yönden ele alnmasmdan veya ilmi bilgi ile felsefi bilginin biri biribirine karıştırılmasından, özellikle de vahiy ve vahye dayalı bilgilerin görmezlikten gelinmesinden veya bu nevi bilgilerin hakkıyla değerlendirilmemesinden ya da uygulanmamasından kaynak-lanan “Bilgi Problemi” öteden beri insanlığın en önemli sorunu olmuştur.
Bilgi problemini çözememiş yani insan için gerek felsefi bilgi, gerek ilmi bilgi ve gerekse vahyi bilgi konusunda, sağlam, doğru ve faydalı bilgi edinme yollarını, insanlarına öğretememiş toplumlar, her zaman ilmi, felsefi, dini, ahlaki, içtimai, iktisadi ve kültürel problemlerle karşılaşmışlar ve bu problemleri çöze-memenin ağır faturasını ödemek zorunda kalmışlardır. Bu nedenle, bir kısım ilim adamı ve düşünür; hayata, eşya, eşhas ve olaylara ilişkin sağlam, doğru ve faydalı bilgiler tespit etme konusunda, oldukça ciddi çalışmalar yapmışlardır. Ne var ki, çoğu ilim adamı ve düşünür; doğru ve faydalı bilgiyi tespit etme adına, şu veya bu sebebten yanlış tanımlamalarda bulunmuşlar, zihinleri bulandırmışlardır. Değil problemlerin çözülmesini sağlamak; üstüne üstlük, yeni problemlerin oluşmasına sebeb olmuşlardır. O nedenle ‘Bilgi Problemi’ olarak ele alınan, başta metot-usul konusu olmak üzere bilgilenmeye ilişkin, doğruluğu iddia edilen yanlış bilgilerin tespiti, tassihi ve olusan problemlerin çözümü konusu, insan ve toplum hayatında oldukça önem arz etmektedir.
Öğrenci-öğretmen, genç-yaşlı, sağlam, gerçek bilgiye ulaşma yönünde gerekli temel bilgiyle mücehhez olmak isteyenlere ve bilgi problemini anlamaya, çözmeye merakı ve isteği olan herkese ithaf ettiğim bu kitabın, hayırlara vesile olması dileğiyle…
Gayret bizden, tevfik Allah’tan
Ali KÖMÜRCÜ
GİRİŞ
Bilim tarihine bakıldığında, menfi felsefe bilgileri ve ideolojik görüşler, ne zaman ki, eğitim ve bilim hayatında ön almışsa; ilmi bilgi ile vahyi bilgi, akıl ile vicdan arasında kurulmuş dengelerin, bozulduğu ve bilgi problemine bağlı zincirleme (ferd, aile ve cemiyet hayatında siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel boyutta), bin bir türlü ağır sorunlarla karşı karşıya kalındığı görülmektedir.
Kim ne derse desin, tarihen sabit siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve ahlaki çöküntülerin oluş sebeb-lerine bakıldığında; akli ve vicdani ölçülere yeterince itibar edilmemesi, iradenin yanlış tercihler yapma yönünde kullanılması yani şöyle veya böyle edinilen bilginin doğruluğunun, insanhğa faydasının ve değerinin yeterince anlaşılmaması olduğu görülmektedir.
Şüphesiz bilgi problemine, öteden beri pek çok bilim adamı, düşünür ve çeşitli inanç ve düşünce sistemine mensup ilahıyatçı tarafınca el atılmış, bazı açıklamalar ve yorumlar yapılmıştır. Ancak sağlam vahye dayalı inanç ve düşünce sistemi dışında (antik yunan dönemi filozoflarından, çağdaş batı düşünürlerine, Hristiyan, Yahudi din ve fikir adamlarından uzak doğunun din ve fikir adamlarına kadar, gelmiş geçmiş pek çok düşünür ve bilim adamınca) ortaya konulan çözümler, genelde ya yanlış olmuş, ya da eksik kalmış, ki tabiatıyla yanlış bigiden kaynaklı problem de var olmaya devam etmiştir. Ne zaman ki, İslam inanç ve düşünce sisteminde; bilgi probleminin çözümü; önemli bir mesele olarak görülmüş (Hicri 3. asırdan itibaren yani İslam dininin ilk yayılma döneminden itibaren); Yunan, Roma, Fars, Hint, Çin kültürünün ya da Yahudi, Hıristiyan, Budist, Hindu dinlerinden olumlu veya olumsuz etkilenilse de, İslam alimleri, bilgi probleminin çözümü yönünde, bir bilgi nazariyesi yani ecnebi lisanla Epistemoloji disiplini oluşturmuşlar. Hatta bilgi probleminin çözümüne ilişkin öylesine ileri mesafe kat etmişlerdir, ki gerçek-doğru bilgiye ulaşmanın yollarını gösteren yeni yeni disiplinler (Usul-Metod ilmi, Hadis ilmi usülü, Tefsir ilmi usülü gibi bilginin sağlamlığını belirten kriterleri havi disiplinler) ortaya koymuşlardır.
İslam dünyasında, söz konusu ilmi disiplinlerin ortaya konulmasından yüzlerce yıl sonra ancak Hristiyan batı dünyasında, bilgi probleminin çözümüne ilişkin tespitler anlamında, Epistemoloji adı altında bir disiplin ortaya konulabilmiştir. Batı dünyasına mensup bilim adamları, her ne kadar materyalist bakışla bu nevi meseleleri ele almış olsalar da, yine de problemlerin çözümüne ilişkin bazı önemli tespitler ortaya koymuşlar ve bu yönde önemli mesafe almışlardır, diyebiliriz. Bu nedenle, bu kitapta; batı dünyasını da kapsar tarzda konu irdelenmektedir.
Öteden beri eşya, eşhas ve olaylarla ilgili tanımlar, yorumlar, kanaatler, hükümler ve tespitler; bilgi/veri kavramıyla ifade edilmektedir,
Gerçek o ki, İnsan; yaşamını devam ettirebilmek ve diğer varlıklar içerisindeki yerini konumlan-dırabilmek için öteden beri, bilme eylemine daimi surette başvurmuş ve böylece çevresinde olup biteni sorgulamaya, bunlardan anlamlı sonuçlar çıkarmaya çalışmıştır. Bu gerekçeyle bilgi, insan için tarihin en eski dönemlerinden bu yana felsefi bir mesele olarak ortaya çıkmış ve gelişim göstermiştir. Söz konusu süreçte bilgi, düşünürler tarafından mahiyeti, tanımı, değeri, vasıtaları, türleri gibi çeşitli açılardan inceleme konusu olmuştur.
Bilme kavramı ve eylemi nasıl ifade edilirse edilsin, herkesin kabul etmek zorunda olduğu bir gerçek vardır. O da; bilginin, iki uçlu izafeti haiz bir kavram olduğudur. Yani bir ucunda, görülen ve görülmeyen veya algılanan ve algılanamayan, bilinmeye hazır, bilinebilecek tüm varlıklar (eşya ve eşhas denilen tüm mevcudat âlemi/kâinat ve içindeki varlıklar) ile meydana gelen olaylar), diğer ucunda bilmeye mezun; algılayan, düşünen, çıkarımlarda bulunan üstün şuur/akıl sahibi, pek çok özellikleri haiz varlık, insan bulunmaktadır.
Bilme fiili, bu iki uç arasındaki ilişkiyle oluşur, ki bu ilişkiyi kurmadan önce, insanın dış ve iç duyu organları vasıtasıyla; öğrenmeye/bilmeye muhatap yegane canlı maddi varlık olması dolaysıyla kâbiliyet sınırının nereye kadar uzandığının bilinmesi gerekir. Bu nedenle de, bilme fiilini ya da bilgi meselesini/problemini çözmeden önce insanın anatomik, fizyolojik, morfolojik, nörolojik, psikolojik ve parapsikolojik özellikleri yönüyle doğru tanınması, bilinmesi gerekmektedir. En azından insana ait dış duyular ve iç duyular ile ilgili özelliklerin tanınması, bilinmesi gerekir. (altı çizili özellikler yönüyle insanın tanımı konusunda, daha önce BİLTAV yayınlarınca basımı yapılan “Bilim ve İnsan ile Bilim Ötesi ve İnsan” adlı kitaplarda yeterince açıklamalar yapılmış olup, isteyen bu kitaplara başvurabilir.)
Bu kitapta, bilgi probleminin çözümünde ele alınması gereken, bilgi vasıtaları ve kaynakları, bilginin sağlamlığı ve değeri ile bilgi çeşitleri ana konularına ilaveten, ayrıca eşyaya ve olaylara bakış meselesi, gerçek bilgiye ulaşmada zihniyetin önemi, ilmi bilgi ve teknolojinin günümüze kadarki gelişme süreci ile ilgili açıklamalara ve yorumlara yer verdim. Her zaman olduğu gibi alıntı bilgiler olsun, kendi fikir ve yorumlarım olsun; akıl-mantık süzgecinden geçmesinin ötesinde, gözleme-incelemeye ve tecrübeye dayalı ortaya konulan bilgiler olmasına dikkat ettim ve genelde sentez (tüme varım), analiz (tümden gelim) ve anoloji (temsil) metoları dahilinde açıklamalar yaptım.