Dikey Yayıncılıktan … “BİLİM, BİLİMLER VE BİLGİ ALANLARI”
ÖN SÖZ
Yaşadığımız yüzyılı kendi iç dinamikleriyle birlikte ve tarihsel bağlamı içinde değerlendirmek, geleceğin inşa edilmesi amacına yönelik bir tutumun ifadesidir. İçinde bulunduğumuz dönemi anlamak ve sorunlarıyla yüzleşmek, yalnızca bilim adamlarının değil, kendi çağının sorunlarına duyarlı olan bütün bireylerin sorumlulukları arasındadır.
Günümüz dünyasının bize verdiği imkânlarla geçmişi yeniden kurgulayabilir, bugüne kadar gelen birikimleri çözümleyip yeniden üretebilir, buna bağlı olarak çağımızın niteliklerini nesnel biçimde kavrayabiliriz. Eğer geçmiş ve şimdi arasında tutarlı bir ilişki kurulabilirse kendi çağımızı içeren bir geleceği anlamlandırıp inşa etmemiz de mümkündür.
Hemen her inşa etkinliğinde olduğu gibi bugünün ve geleceğin kavranmasında hiç kuşkusuz yeni yapı taşlarma ihtiyaç vardır. Bilimsel bir açılımla yapılan inşa hareketlerinde bu yapı taşlarının temel unsurları ise hiç kuşkusuz kavramlardır. XXI. yüzyılı kendi kavramsal yapıları içinde anlamlandırmamız, yeni ufuk alanı ve anlam haritalarını ortaya koyabilmemiz, bu dönemin özgün niteliğinden dolayı yapılabilir gözükmektedir. Çünkü; XXI. yüzyıl, geçmişteki tüm tarihsel dönemlerden farklı olarak bütüncül biçimde yeryüzünü kavrayabileceğimiz bilgi ve iletişim kaynaklarına sahiptir. Uygarlığımız, insanlığın ilk kez kendi döneminin adını koyabileceği bir düzeye erişmiş konumdadır.
Çalışmanın bazı bölümleri, “Bilim, Felsefe, Sanat ve Eğitimin Işığında XXI. yüzyılı Anlamlandırmak” adı altında üniversitede yürüttüğümüz konferans ve panel etkinliklerinde kısmen ifade edilmiştir. “XXI. yüzyılı anlamlandırmak” vurgusunun dışında; bilimler arası birliğin bilimi (3B) yaklaşımı, merkezî insan ve üst dünya gibi çeşitli formülasyonları içeren bu araştırmanın kapsamı, doğal olarak her biri kendi içinde ve ayrıntılarıyla açıklanması gereken pek çok konunun birlikte ele alınmasını zorunlu kılmıştır.
Bilgi, bilim, bilim felsefesi, bilimsel araştırma, bilimlerin sınıflandırılması ile bunlara bağlı konularda oldukça fazla ve içlerinde birçoğu nitelikli çalışmalardan oluşan zengin bir literatür bulunmaktadır. Yapılan çalışmaların her biri; kendi amaç, yöntem ve kapsamıyla bilim dünyasındaki yerlerini almıştır. Bunlardan bazıları hemen hemen bütünüyle, bir bölümü ise kısmen; bugün için eski önemlerini yitirmiş, yeni anlayışlar karşısında yetersizleşmiş- tir. Görebildiğimiz çalışmalardan hiç biri önemli ya da önemsiz ayrımına tâbi tutulmamış, veri oluşturabildikleri oranında bunlardan yararlanılmıştır. Her şeyden önce bu çalışma; karşıtlıkçı bir tepkinin ürünü değildir. Konular, araştırmanın kendi içeriminde üretilip işlenen ve yeni bir yaklaşım olduğu iddiasını taşıyan içererek aşma anlayışı içinde ele alınmışlardır.
Bilim, Bilimler ve Bilgi Alanları, 1990’lı yılların başından itibaren bilim ve bilimler arası ilişkiler sorununa olan ilgimizin bir ürünüdür. Geçen süre içerisinde, ilgili daha birçok sorunla karşılaşarak, birbiriyle bağıntılı ama ayrı alanlar arası çalışmalarımızdan edindiğimiz kanaatlerin bir bütün hâlinde sunulmasının yararlı olabileceğini düşündük. Ayrı olgular hâlinde geliştirilen bilimsel disiplin ya da bilgi alanlarının bir araya getirilmesi, hiç kuşkusuz sentetik bir derleme veya kendi içinde dağılmış seçmeci – yamanık (eklektik) bir yapı görünümünde olma riski taşıyacaktır. Ancak, bütüncül amaç doğrultusunda ortaya konulacak üst bir çerçeve, farklılıkların belirginleştiği oranda bilim ve bilgi alanları arasında sağlıklı ilişki kurma ve sentezlere ulaşma imkânı sağlayacaktır. Bu çalışmanm üst çerçevesini ise “hayatın bütünlüğüne olan inanç” oluşturmaktadır.
Her hangi bir çalışmanın okur kitlesi tarafından kolay anlaşılabilme kaygısını taşıması doğaldır. Ancak, kolay öğrenilsin amacıyla anlatımları yüzeyselleştirmek, herkesçe malûm olma düzeyine indirgemek veya yoksul cümleler örgüsü içinde kalmak, akademik olma iddiasındaki çalışmalarm doğasına aykırıdır. Bu nedenle, çalışmalarm akademik derinliğinden ödün vermemek koşuluyla metinlerin açık, yalm ve anlaşılır biçimlerde sunulmasına özen göstermek önemlidir. Kaldı ki bu özen, yalnızca bilimsel konulara (öylesine) ilgi duyan insanların değil, doğrudan bilim adamlarının ya da uzmanların da haklı beklentisidir.
Umulur ki, bu çalışma kendi belirlediği amaç, kapsam ve yöntem sınırları içinde okurlarının beklentilerine cevap verebilme özelliklerine de sahip olsun.
T. Erdoğan Şahin