İnsanı Tanımak
însanı nasıl değerlendirmeliyiz? Nasıl bir tanımlama yapabiliriz? Kısacası insan nedir?
İnsan için değişik zamanlarda değişik fikirler yürütülmüş, onun gelişme safhaları hakkında sosyolojik kavramlar geliştirilmiş; onu anlatmaya, bütün yönleriyle tanımaya yönelik bir çok çalışmalar yapılmış, bir takım tarifler getirilmiş, objektif bir yargıya varılmaya çalışılmıştır. Ancak bütün bu gayretlerin ve çabaların neticesinde insanı tanımak mümkün olmuş mudur?
însanı tanımaya yönelik her ilmi çalışma derinleştikçe bu konunun açıklık kazanması yerine karşılaşılan yeni süprizler karşısında alınan mesafeler, yeni karmaşık boyutlara sahne olmuştur. Çözümü imkansız hale gelen yeni sırların yoğun belirsizliği karşısında aciz ve çaresizliğin ya da daha değişik çelişkilerin ortaya çıkması, ilim sahiplerinde büyük hayretler oluşturmuştur.
İnsan denilen bu meçhul varlığı tanımak, ruh alemindeki engin gizliliklere vakıf olarak, yaratılıştaki muammayı çözmek ve dolayısıyla kesin yargılara varabilmek için, madde, ruh ve hayat üzerinde bir çok düşünce ve fikir akımının tarih içindeki seyrine şahit oluyoruz. Şüphesiz bütün bu beşeri yaklaşımlar onu gerçek manasıyla tanımaya anlamaya kafi değildir.
İnsan başlı başına bir alemdir. Gerçekten, ne ilimlerin ayrı ayrı insanı açıklaması, ne tüm ilimlerin birlikte insanı açıklaması, onu yeterince tanımlayamaz. Zira her ilmi çalışmanın neticesi bir âmânın fili tarif etmesi gibi yetersiz kalmakta, bütün bir yaklaşımla da insana bakış tarzı dolayısıyla eksik ve kusurlu tarifler ortaya konulmaktadır.
Kısacası insanı, görüşünüş itibariyle madde planında değerlendirmek, bu konuya yetersiz ve eksik bir yaklaşım olur. Zira insan, madde ötesi değişik duygularla (şevkat, aşk, sevgi, nefret, acı v.s.) mücehhez bir varlık olup, bu yönü göz önüne alınmadan incelenmesinin, onu tanımaya yeterli olamayacağı açıkça görülmekte ve bilim adamları bu sentez çerçevesinde yapılan tanımlamayı doğru tanımlama olarak kabul etmektedir.
Ali Kömürcü